spFuv. Namazın farzları on ikidir. Bunlardan altısı namaza başlamadan ön­ce bulunması gereken farzlar olup şunlardır 1- Hadesten taharet, 2- Necasetten taharet, 3- Setr-i avret, 4- İstikbâl-i kıble, 5- Vakit, 6- Niyet. Bunlara “namazın şartları” da denmektedir. Diğer altısı da “namazın içindeki” farzlar olup şunlardır 1- İftitâh tekbiri Başlama tekbiri, 2- Kıyam, 3- Kıraat, 4- Rükû, 5- Sücûd, 6- Ka’de-i ahîre. Bunlara “namazın rükünleri” de denmektedir ki, bunlar namazın mahiyetinden birer cüzünü parçasını oluştururlar. Yukarıdaki rükünlerin yanı sıra, “ta’dîl-i erkân” da Ebû Yûsuf’a ve diğer üç mezhebe göre, namazdan kendi isteği ile çıkmak hurûc bisun’ihî da Ebû Hanîfe’ye göre birer rükündür. Yine Mâliki Şafiî ve Hanbelîler’e göre namazın sonunda selâm vermek farzdır. Şimdi namazın şartları ve rükünlerini teşkil eden bütün bu farzları ayrıntılı olarak tek tek ele almak yerinde olacaktır Namazın Şartları nelerdir? 1- Hadesten Taharet Hades, abdestsizlik ve guslü gerektiren durumlar cünüplük âdet halı ve loğusalık hali demektir. Namaz kılacak kişinin, cünüp ise veya adet hah ve loğusalık hali sona ermişse boy abdesti gusül almadan, bu durumlardan biri söz konusu değilse abdest almadan namaz kılması necerli olmaz. Boy abdesti veya abdest alacak su bulamayan veya bul­duğu halde kullanma imkânı olmayan kişi teyemmüm eder. 2- Necasetten Taharet Namaz kılacak kişinin bedeni, elbisesi ve namaz kılacağı yer temiz olmalıdır. Bu sebeple de beden, elbise ve namaz kılınacak yerde dinen pis sayı­lan ve namazın sıhhatini engelleyecek miktara ulaşan necis dinen pis sayılan maddelerin bulunmaması ve bunların temizlenmesi gerekir. Bir kimse, bilmeyerek namazın sıhhatini engelleyen bir miktara ulaşan ne­caset bulaşmış bir elbise ile kıldığı namazı elbisesini temizledikten son­ra yeniden kılar. Hanefî mezhebinde benimsenen görüşe göre namaz kılınacak yerin temizliği ile ilgili asgarî şart, ayakların, ellerin, dizlerin ve alnın konacağı yerlerin temiz olmasıdır. Üzerinde necaset bulunan halı, kilim gibi bir serginin temiz kalan kısmında kılınan namaz geçerlidir. Necaset bulunan bir yerin üzerine, necasetle irtibatı kesecek ve koku­sunu dışarı vermeyecek şekilde temiz bir sergi serilirse veya temiz top­rak dökülürse bunun üzerinde namaz alınabilir. 3- Setr-i Avret Setr kelimesi örtmek, avret kelimesi ise örtülmesi gereken yer de­mektir. Dinî terim olarak, örtülmesi farz olan, başkalarının bakması caiz olmayan uzuvlara “avret yeri” denir. Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey Âdem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin” [1088] âyetiyle namazda güzel ve temiz elbise­lerin giyilmesi bildirilmiştir. Peygamberimiz de “Allah, ergenlik çağındaki bir kızın namazını baş kabul etmez” [1089] ve “Kadın bulûğ çağına erince elleri ve yüzü dışındaki yerleri­nin başkalarına görünmesi uygun olmaz” [1090] buyurmuştur. Fıkıh bilginleri, bu ve benzeri naslara dayanarak namazda avret yerlerinin örtülmesinin farz olduğunu ifade etmişler ve namazda örtülmesi gereken yerlerle ilgili asgarî ölçüleri belirlemişlerdir. Hanefî mez­hebinde erkeklerin avret yeri sayılan uzuvları, göbek altından dizlerin altına kadar olan kısımdır. Kadınların ise, yüz ile eller hariç, bütün vü­cudu avrettir. Kadının yüzü ve elleri namazın dışında da avret değildir. Hanefî mezhebinde kadınların ayaklarının avret yeri olup olmadığı tar­tışmalıdır. Bir görüşe göre ayaklar, namaz bakımından avret sayılmasa da namaz dışında avret yeri sayılır. Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri­ne göre, erkekler için avret yeri göbek ile dizkapakları arası, kadınlar için el ve yüz hariç, bütün bedendir. Hz. Peygamber namaz için özel bir elbise edinmemiş ve her hangi bir özel bir elbise biçimi de önermemişti; hem kendileri hem de sahâbiler namazlarını genel olarak zamanlarının geleneksel takım elbi­sesi olarak kabul edilen ridâ ve izâr içinde kılıyorlardı. Ridâ ihram gibi omuza atılır ve bedene sarılırdı. İzâr ise peştemal gibi bele bağlanır­dı.[1091] Hz. Peygamber Sahâbîler’e giydikleri bu geleneksel elbiselerinin namaz esnasında açılıp avret mahallerinin gözükerek namazlarının bo­zulmaması için ridâ ve izârlarını usulüne uygun bir biçimde bağlamalarını sıklıkla hatırlatıyordu.[1092] Diğer taraftan fıkıh bilginleri de namaz için herhangi bir kıyafet şekli önermemekle birlikte namaz kılmak için giyilen elbisenin vücudun rengini göstermeyecek şekilde olması, yani, tül ve benzeri gibi şeffaf olmaması gerektiğini ifade etmişlerdir. [1093] Ancak, vücudun hatlarını silu­etini belli eden dar ve bedene yapışık elbise ile kılınan namaz -mekruh olmakla birlikte- geçerlidir. Erkeğin, ipek elbise giymesi gibi dinen yasak kıyafet ile kıldığı namaz, Hanefî ve Şafiî mezhebine göre tahrîmen mekruh harama yakın mekruh, Mâlikîler’e göre haram ol­makla birlikte geçerlidir. Hanbelî mezhebine göre ise ipek elbise ile kılınan namaz geçersizdir. Namaz kılarken avret yerinin/kişinin iradesi dışında aniden açılıvermesi halinde, Hanefîler’e göre örülmesi gereken uzvun dörtte bir mik­tarında açılmışsa ve bir rükün edâ edilebilecek kadar süre meselâ rü­kû veya secdede kalınacak süre açık kalırsa namaz bozulur. Kendi ira­desi ile olursa hemen bozulur. Şafiî ve Hanbelîler’e göre, hemen kapa­tılırsa namazı bozulmaz. 4- İstikbâl-i Kıble İstikbâl-i kıble, kıbleye yönelmek demektir. Müslümanların kıblesi Mekke’de Mescid-i Harâm’ın içinde bulunan Kâbe-i Muazzama’dır. Kıble­ye yönelmek namazın şartlarından biridir. Kıbleden başka tarafa bilerek yönelen kişinin namazı, tilâvet secdesi sahih olmaz. Mekke döneminde ve Medine döneminin ilk günlerinde müslümanların kıblesi Kudüs’teki Mescid-i Aksa Beytül-makdis idi. Şu mealdeki âyet ile kıble Mekke-i Mükerreme’de bulunan Kâbe-i Muazzama’ya çevrildi “İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ey Müslümanlar! Siz de nerede olursanız olun, namazda yüzünüzü o tarafa çeviriniz”.[1094] Mescid-i Harâm’da tek başına namaz kılan, Kâbe-i Muazzama bina­sının her hangi bir cephesine doğru yönelerek namazını kılabilir. Mescid-i Harâm’da cemaatle namazda ise, imamın önüne geçmeyecek şekilde cemaat, Kâbe-i Muazzama binasını merkeze alarak, bu yapı et­rafında çember halinde saf tutar ve hepsi imamla birlikte namaz kılar­lar. Kâbe-i Muazzama binasını görecek bir yerde bulunan kimselerin, bu binanın bizzat kendine yönelerek namaz kılmaları farzdır. Kabe bi­nasını göremeyecek bir mevkide bulunanların ise, tamı tamına Kabe binasına yönelerek namaz kılmaları farz değildir. Bunların yaklaşık ve tahminî olarak Kabe binası tarafına yönelmeleri farzdır ve namazlarının sahih olması için bu yeterlidir. Kıblenin hangi tarafta bulunduğunda tereddüde düşen kimse, ya­nında kıbleyi bilen birisi bulunmazsa, çevre şartlarına göre araştırmasını yapıp kanaat getirdiği tarafa yönelerek namazını kılar. Kıbleyi araştır­manın farz olduğu şu delile dayanır Âmir b. Rabîa şöyle der “Karanlık bir gecede Resûlullah ile birlikte idik. Kıblenin hangi yön­de olduğunu tesbit edemedik. Her birimiz bir yöne doğru namazımızı kıldık. Sabah olunca durumu Hz. Peygamber’e haber verdik. Bunun üzerine şu mealdeki âyet nazil oldu “Doğu da batı da Allah’ındır. Onun için nereye dönerseniz, Allah’ın yüzü kıblesi oradadır”.[1095] Hanefîler’e göre, kıble hususunda gerekli araştırmasını yapıp kıble olduğuna kanaat getirdiği tarafa doğru namaz kılan kişi, sonradan ya­nıldığını anlasa bile artık o namazı yeniden kılması gerekmez. Fakat namaz kılarken kıblenin yanlış olduğunu öğrenen kişi kıbleye dönerek namazını tamamlar. Şâfiîler’e göre ise, kıble yönü konusunda yanıldığını öğrenen kişi, namazı yeniden kılar. Eskiden bir cami, güneşin hareketleri takip edilerek kıblesi tesbit edilip ona göre inşa edilmekteydi. Günümüzde bazı takvimlerde her bölge il ve ilçeler için ayrı ayrı “kıble saati” diye bir kayıt bulunmak­tadır. İşte tam o saatte, düz bir yerde doksan derece ile dik duran bir çubuğun gölgesinin güneşe olan uzantısı yönü kıbleyi göstermektedir veya tam o saatte ayakta iken yüzü güneşe doğru olan kişi kıbleye dönmüş demektir. Bir kimse hasta olduğu için veya hasta olmadığı halde bir düşman, yırtıcı hayvan korkusu sebebiyle kıble yönüne dönemediğİ takdirde, gücü yettiği tarafa doğru yönelerek namazını kılar. Yine, yerin çamur olması sebebiyle bineği üzerinde namaz kılmak mecburiyetinde kalan bir yolcu, bineğini durdurup kıbleye dönerek namazını îmâ işaretle ile kılar. Böyle bir yolcu için arkadaşlarından ayrılma korkusu veya bir düşman korkusu söz konusu ise, bu takdirde gücü yettiği tarafa doğru yönelerek namazını kılar. Zira Allah hiç kimseye gücünün yetmeyeceği bir şey yüklememiş [1096] ve ayrıca “Eğer bir şeyden korkarsanız namazlarınızı yürüyerek yahut binmiş olarak kılın. Güvene ka­vuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah’ın size öğrettiği şekilde O’nu anın namaz kılın” [1097] buyurmuştur. Gemi ile yolculuk yapan kişi, gücü yeterse kıbleye dönerek nama­zını kılar, geminin yönü değiştikçe yönünü kıbleye çevirerek namazını tamamlar. Ancak, geminin hareketlerini izleme imkânına sahip olmayan bir kişi, namaza başlarken kıble olarak belirlediği yöne doğru namazını kılıp tamamlar. Hareket halindeki uçak, otobüs gibi umumî vasıtalar da gemi gibidir. Özel vasıtalarda yolculuk yapan kişinin, aracını hareket ettirmesi ve onu durdurması kendi elindedir. Bu sebeple namaz vakti gelince aracını uygun bir yerde durdurur ve orada kıbleye dönerek namazını ayakta kılar. Ancak güvenli olmadığı için yolda arabasını dur­duramayan veya durduğu halde yerin çamur, ıslak olması sebebiyle yerde namaz kılması mümkün olmayan bir yolcu, umumî vasıtada yol­culuk yapan bir yolcu gibi namazını kılabilir. Müslümanların namaz kılarken, yeryüzünün en eski ve en kutsal mabedi olan Kabe’ye yönelmeleri, aralarındaki birliği canlandırmalarının, nizam ve intizamlarını korumalarının, gönüllerini ortak bir ibâdetin ilâhî neşesiyle ve nuruyla aydınlatmalarının bir ifadesidir. 5- Vakit Farz namazlar, bu namazların sünnetleri, vitir namazı, teravih na­mazı ve bayram namazları için vaktin girmiş olması şarttır. Farz namaz­lar sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarıdır. Cuma namazı da farz olarak öğle namazı yerine geçer. Belirli bir şarta bağlanmış nezir namazı da, bu şart henüz gerçekleşmeden kılınırsa adak vecibesi yerine gelmez. Vakte bağlı bir namaz, vakit daha girmeden kılınınca muteber olmaz, yeniden kılınması gerekir. Bir namaz için belirlenmiş vakitten sonra kılınan namaz da “edâ” olmayıp “kaza” olur. Cuma, bayram ve sünnet namazları, vakitleri çıkınca artık kaza edilmez. 6- Niyet Namazlarda niyet şarttır. Niyet, kalbin bir şeye karar vermesi, bir işin ve fiilin ne için yapıldığının şuuruna vararak onu bilmesi demektir. Namaz hususunda niyet, sırf Allah rızası için namaz kılmayı istemeyi ve hangi namazı kıldığının bilincine varmayı ifade eder. Amellerin kıymet­leri, sevapları niyetlere göredir. İnsanın niyeti içten olmalı, ibâdetini şuurlu bir halde yapmalı, işlerini Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyla gerçekleştirmelidir. Niyetin kalp ile yapılması esastır. Bununla birlikte kalp ile yapılıp, “şu vaktin farz veya sünnet namazını kılmaya niyet ettim” şeklinde dil ile söylenmesi daha iyidir. Dil ile bir şey söylenmese, yine de namaz geçerli olur. Kişinin kalbinden geçirdiği ile dilinden söylediği birbirine uymuyorsa, dil ile söylenen geçersizdir. Farz namazlarda, vitir, bayram ve adak gibi vacip namazlarda, han­gi farzın veya vacibin kılındığını belirlemek şarttır. Meselâ “Bugünkü sabah namazının farzını kılmaya niyet ettim. Vitir namazını kılmaya niyet ettim. Cuma namazını kılmaya niyet ettim. Bayram namazını kıl­maya niyet ettim” gibi. Genel anlamda “farz namazı kılmaya niyet et­tim, vâcib namazı kılmaya niyet ettim” şeklinde bir niyet yeterli değil­dir. Çünkü namaz kılan tarafından hangi vakit namazına ait farzın veya vacibin kılınacağı belirlenmemiştir. Ancak vakit içinde, meselâ “sabah namazının farzını kılmaya niyet ettim” yerine “vaktin farzını kılmaya niyet ettim” denilmesi yeterlidir. Kaza namazı kılarken de hem vaktin hem de günün belirlenmesi tayin gerekir. Meselâ “ vaktine yetişip de kılamadığım ilk sabah/ilk öğle/ilk ikindi/ilk akşam/ilk yatsı namazını kaza etmeye niyet ettim veya “vaktine yetişip de kılamadığım son sa­bah/son öğle/son ikindi/son akşam/son yatsı namazını kaza etmeye niyet ettim” gibi. Böylece hangi namazı kaza ettiği bir ölçüde belirli hale gelmiş olur. Cemaat halinde kılınan namazlar da ayrıca imama uyulduğuna dair niyet edilmesi gerekir. Meselâ “Bugünkü öğle nama­zının farzını; hazır olan bu imama uyarak kılmaya niyet ettim” denilir. Sadece erkeklerden meydana gelen bir cemaate imam olarak namaz kıldıran kişinin ayrıca imamete niyet etmesi gerekmez. Ancak, cemaat arasında kadınlar bulunuyorsa, bu takdirde imamın “Allah rızası için namaz kılmaya ve bana uyan cemaate imam olmaya niyet ettim” şeklinde imamlık yapmaya da niyet etmesi şarttır. Sünnet namazlarda, “Bugünkü sabah namazının sünnetini kılmaya niyet ettim. Öğle namazının ilk sünnetini kılmaya niyet ettim. Teravih namazını kılmaya niyet ettim” şekillerinde niyet edilir. Niyetin iftitah başlama tekbirinden hemen önce yapılması daha iyidir, ancak niyet ile tekbir arasında, namaz dışı bir davranış, fiil veya iş bulunmaması kaydıyla biraz fasıla bulunması zarar vermez. Tekbirden sonra yapılacak bir niyet ile namaz sahih olamaz. Tercih edilen görüş budur. Ancak, bir başka görüşe göre ise, Sübhâneke’den veya “eûzü besmele”den önce yapılacak bir niyet ile de namaz geçerli olur. Bura­daki niyetten maksat, kişinin, kıldığı namazın nevini meselâ, öğlenin sünneti veya farzı veyahut vitir veya teravih namazı olduğunu kalbinde belirlemesidir tayin. Namazın Rükünleri nelerdir? 1- İftitah Tekbiri İftitah başlama tekbiri namaza başlarken aiınan tekbirdir. Bu, kişi­nin kendi işitebileceği bir sesle “Allahüekber” demesini ifade eder ki, “Allah en büyüktür” anlamına gelir. Bu tekbire, “tahrîme” de denir. Zira bu tekbirle namaza girilmiş, namazla bağdaşmayacak fiiller haram kı­lınmış ve dış âlemle ilgi kesilmiş olur. İftitah tekbiri, Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre şarttır. İmam Muhammed ile diğer üç mezhebe göre ise namazın bir rüknünü teşkil eder. “Allahü’l-kebîr”, “Allah kebîr” gibi Allah’ı yüceltme, ululama anlamı taşıyan başka sözlerle bu farz yerine getirilmiş olursa da, “estağfirullah” Allah’tan bağışlanmamı istiyorum veya “bismillah” Allah’ın adıyla baş­lıyorum gibi dua ifadeleri ile bu farz yerine getirilmiş sayılmaz. Tekbir cümlesinde, “Allah” kelimesinin ilk harfini “Allah” şeklinde “elifi uzata­rak, yine “ekber” kelimesinin “be” harfini “ekbâr” şeklinde uzatarak okumamaya dikkat edilmelidir. Bu şekilde okuyunca mâna bozulur, dolayısıyla bu farz yerine getirilmemiş yani namaz kılınmamış sayılır. Ayakta duramayan kişi oturarak tekbir alır. Tekbir, gücü yetenler için Arapça’dır. Başka dilde olamaz. Dilsiz veya tekbir getirmekten âciz olan kimseden tekbir vecîbesi düşer. Arkasındaki cemaate duyurabilmesi için imamın tekbiri açıktan alması müstehaptır. Namazın başlangıcında imama uyan kişi, tekbirini imamdan sonra alır. İmama rükû, secde veya oturma esnasında uyan kişinin, iftitah tekbirinin tamamını ayakta alması şarttır. Bu sebeple, imam rükûda iken imama uyan kişi “Allah” lafzını ayakta “ekber” lafzını rükûda iken söylese imama uymuş olmaz. Yeniden doğrulup tekbir alması gerekir. Bu arada rükûu kaçırırsa, birinci rekatı kaza eder. 2- Kıyam Ayakta Durmak Namazın bir rüknü olarak “kıyam”, iftitah tekbiri ve her rekatta Kur’an’dan okunması gereken âyet veya küçük sûreler boyunca ayakta durmayı ifade eder. Kıyam, namazın bir rüknü olduğu için, ayakta durmaya gücü yeten bir kişinin farz veya vacip bir namazı oturarak kılması geçerli sayılmaz. Namazda ayakta durmanın farz olduğuna dair birçok âyet ve hadis bulunmaktadır. Allah Teâlâ Kur’ân’ı Kerîm’de “Allah’a itaat ederek ayakta durun” [1098] buyurur. Sahâbîlerden İmrân b. Husayn şu mealdeki hadisi rivayet etmiştir “Bende basur hastalığı vardı. Hz. Peygamber’e namazı nasıl kılaca­ğımı sordum. Ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak, ona da gücün yetmezse yaslanarak kıl’ buyurdu.” Bazı hadis kitaplarında, bu hadis şu ilâve ile nakledilmiştır “Eğer gücün yetmezse sırt üstü kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” [1099] Bu duruma göre hasta, ayakta namaz kılmaya güç yetiremez veya ayağa kalkınca hastalığının artmasından veya uzamasından yahut da şiddetli ağrı duymasından korkarsa, namazı oturduğu yerde kılar, gücü yeterse rükû ve secdeye varır. Çünkü İslâm’ın genel kurallarına göre, zorluk ve ihtiyaç kolaylığı celbeder ve zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur.[1100] Hareket halindeki gemi, uçak, otobüs gibi umumî vasıtada namaz vaktini kapsayacak kadar bir süre yolculuk yapan kişi, bir özrü bulun­duğundan farz ve vacip namazları bu araçlarda kılabilir. Ayakta müm­kün olmazsa, oturarak veya oturduğu koltukta namazını kılar, rükû ve secdelerini îmâ ile işaretle yapar. Ancak secde için rükûdan daha faz­la eğilir. Özel vasıtada yolculuk yapan kişi, namaz vakitlerinde aracını durdurup iner ve elverişli bir yerde namazını kılar. Ancak yol güvenli olmadığı için yol kenarında duramaz veya durduğu halde yerin çamur, ıslak olması sebebiyle yerde namaz kılması mümkün olmazsa, o takdir­de vasıtada namazını kılabilir. Sünnet ve nafile namazları, ayakta kılmak daha faziletli olmakla bir­likte, bir özür bulunmaması halinde de oturarak kılınabilir. Çünkü nafile namazlar kolaylık ve genişlik esasına dayanır. Bununla birlikte Ebû Hanîfe’ye göre, sabah namazının sünneti oturarak kılınamaz. Teravih na­mazını bir özür bulunmadıkça oturarak kılmak da mekruhtur. 3- Kıraat Kıraat, sözlükte okumak demektir. Fıkıhta ise, namaz kılan kişinin, Kur’an’ın âyetlerinden bir miktarını okumasını ifade eder. Kıraat nama­zın bir rüknü olup farzdır. Tek başına kılan kişi, bir miktar Kur’an âye­tini ayakta iken kendi işiteceği şekilde ve fakat harflerini belirterek, imam ise, kıraatin açıktan okunduğu cehrî namazlarda yakınında bu­lunanların işiteceği bir ses tonuyla okur. Kıraatin farz olduğunun delili âyet ve hadislerdir; Kur’ân-ı Kerîm’de “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” [1101] buyrulmuş, Pey­gamberimiz ise şöyle buyurmuştur “Kıraatsiz yani Kur’an okumadan bir namaz geçerli olmaz”.[1102] Hanefîler’e göre, nafile namazlar ile vitir ve iki rekatlı namazların her rekatında kıraat farzdır. Dört veya üç rekatlı farz namazların ise, iki rekatında farzdır. Namazda farz olan kıraat Kur’an okuma miktarına gelince, bu miktar Ebû Hanîfe’ye göre kıraatin farz olduğu rekatlarda kısa da olsa bir âyettir. Ebû Yûsuf, İmam Muhammed ve Ebû Hanîfe’den başka bir rivayete göre, bu miktar kısa üç âyet veya üç âyet miktarı uzun bir âyettir. İhtiyata uygun olan da budur. Ebû Hanîfe’ye göre, bir âyetten başkasını okumaya gücü yetmeyen kişi, bu âyeti her rekatta bir kere okur. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre, bu âyeti her rekatta üç kere tekrar eder. Hanefîler’e göre namazda Fatiha sûresinin okunması vaciptir. Fâtiha’nın terk edilmesi mekruh olmakla birlikte, onun yerine başka âyetler okunması halinde namaz geçerli olur. Hz. Peygamberin “Fâtiha’yı okumayanın namazı geçerli olmaz”[1103] hadisi, Hanefîler’ce “Fâtiha’sız namazın fazileti yoktur” anlamında yorumlanmıştır. Şafiî, Hanbelî ve Mâliki mezheplerinde kıraatin en azı her rekatta Fatiha sûresinin okunmasıdır.[1104] İlk iki rekatta Fâtiha’dan sonra zamnvı sûre okunması sünnettir. Bu üç mezhep, yukarıda meali verilen hadisi ve başka hadisleri delil göstererek namazda Fâtiha’nın okunmasının farz olduğunu ve Fatiha okunmadan kılınan bir namazın geçersiz olduğunu ifade etmişlerdir. Şafiî mezhebine göre, “Besmele”, Fatiha sûresinden bir âyet olduğu için, onun da okunması farzdır. İmama uyan cemaatin Kur’an okuması gerekmez. Kur’ân-ı Kerîm’de “Kur’an okunduğunda onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız” [1105] buyrulur. Bu âyet, namazda dinlemeyi ve susmayı emret­mektedir. Dinlemek açıktan kıraat yapılan namazlara mahsustur. Susmak ise hem hafiyyen gizli, hem de açıktan cehrî kıraat yapılan namazla­rı İçine alır. Bu yüzden namazda imama uyan kimsenin sesli namazlar­da da, sessiz namazlarda da susması vaciptir. Bu konuda başka bir delil de “Bir kimse imamın arkasında namaz kılarsa, imamın okuyuşu onun da okuyuşudur” [1106] mea­lindeki hadistir. Diğer üç mezhepte ise kıraat, imam ve yalnız başına kılan için farz olduğu gibi sessiz hafî, sırrı namazlarda imama uyan için de farzdır. Sesli cehrî namazlarda da, Şafiî mezhebine göre, imama uyan kişinin Fâtiha’yı okuması farzdır. Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde ise, sesli namazlarda cemaat okumaz, dinler. Dilsizlerin namazda okunması gereken Kur’an metinlerini telaffuz etmeleri mümkün olmadığı için, onlardan kıraat vecîbesi düşer. İslâm bilginleri, kıraat farîzasının ancak Kur’an’ın asıl metniyle yapılması ha­linde yerine getirilmiş olacağı hususunda görüş birliği içindedirler. Çün­kü Kur’an Arapça olarak inmiştir. Önceden de genişçe açıklandığı gibi kıraatin tek bir lisanla gerçekleşmesi müslümanların birlik ve beraberli­ğinin bir göstergesidir. Tarih boyunca da uygulama böyle olmuştur. Diğer taraftan kıraatin Arapça olarak yapılması, çok zor da değildir. Hattâ namazın sahih olmasını sağlayacak kıraat miktarı sûre ve âyetleri öğrenip ezberlemek Arapça dilini bilmeyenler için bile bir günlük, hat­tâ bir iki saatlik bir iştir. 4- Rükû Eğilmek Rükû da namazın bir rüknü olup farzdır. Kıraat bittikten sonra eği­lerek rükûa varılır, baş ile sırt düz tutulur ve eller dizlere kadar varır ve dize dayanılır. Ayakta namaz kılan kimse için sadece başını eğmesi yeterli değildir, sırtını da eğerek baş ve sırt tam bir düz satıh meyda­na getirmelidir. Bu şekil tam bir rükûdur. Ancak namaz kılan, rükûa vardığında tam bu vaziyette bulunmazsa, bakılır, eğer kıyama daha yakın görülürse rükûu sahih olmaz, fakat rükû vaziyetine daha yakın görülürse sahih olur. Sırtı kambur olan kişi, gücü yeterse, normal rükûa göre biraz daha eğilir. Oturduğu halde namaz kılan kimsenin, rükû ederken alnı dizlerine paralel olacak derecede sırtını eğmesi yeterlidir. Rükûda yukarıda belirtildiği şekilde eğilip bir süre beklemek ve da­ha sonra doğrulup çok kısa bir süre kıyam vaziyetinde durmak kaveme gerekir. Hanefî mezhebinde bu sürenin en azı “sübhâne’llâhi’l-azîm” diyecek kadar bir zaman dilimidir. Hanefîlere göre bu kadar bir süre beklemek ve durmak vacip, Hanefîlerden Ebû Yûsuf ve diğer üç mezhebe göre farzdır. İmama rükû halinde yetişen kişi, ayakta tekbir alıp, bundan sonra rükûa varır. İmama rükûda iken yetişen kişi, o rekatı imamla kılmış sayılır. İmamdan önce rükûa giden veya rükûdan önce doğrulan kişinin bu rükûu yeterli değildir, yeniden rükû yapması gerekir. 5- Sücûd Secde Secde yere kapanmak, namazın bir rüknü olup farzdır. Namaz kı­lan kimse, rükûdan sonra kıyama geçer ve hemen arkasından secdeye varır; alnı yere değdiğinde rükû vaziyetinden daha fazla eğilmiş olur ve sadece alnı ve burnu yere değecek kadar yüzünü ve ayrıca iki ayağının parmakları, iki eli ve iki dizini yere koyar. Böylece Allah’a tazim­de bulunur. Bu secde, her rekatta birbiri ardınca iki defa yapılır. Bun­lardan birisi kasden terk edilirse namaz bozulur. Ancak yanılarak biri terk edilirse, namazın sonunda dahi hatırlansa secdeye varılır, daha sonra oturulur ve “Tahiyyât”, “Salli-Bârik”, “Rabbena Âtinâ” duaları okunduktan sonra sehiv secdesi yapılır. Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibâdet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz” [1107]; “Haydi Allah’a secde edip O’na kulluk edin” [1108] buyrulur. Bu âyetler gösteriyor ki, secde, namazın en önemli bir rüknüdür. Allah’a gösterilen saygı, itaat ve teslimiyetin en mükemmel bir şeklidir. Yaradanını yüceltmek üzere ihlâs ve samimiyetle secdeye kapanan kim­se, acizliğini kabul etmiş ve kulluk şuuruna ermiş insan demektir. Sec­de insanı bedenen alçaltan ve fakat ruhen yücelten bir davranıştır, zira secde anı insanı Allah’a en çok yaklaştıran andır. Nitekim bir hadiste şöyle buyrulur “Kulun Rabbi’ne en yakın olduğu hal, secdeye varmış olduğu hal­dir. Şu halde secdede duayı tesbihleri çokça yapın”. [1109] Tam ve mükemmel bir secde yedi âza üzerine yapılan secdedir. Peygamberimiz’den nakledilen bir hadiste, bu azaların yüz alın ve bu­run, iki el, iki diz ve iki ayak iki ayağın parmakları olduğu belirtilmiş­tir.[1110] Gücü yetmediği için oturarak namazını kılıp, bedelsel özründen do­layı veya vasıta içinde namaz kıldığından dolayı secdeye kapanamayan bir kişinin, secdesi rükûundan daha fazla eğik olmalıdır. Secde edilecek yerin yüksekliği, taban seviyesinden on iki parmak­tan yaklaşık 23 cm. daha yüksek olmamalıdır. Cemaat kalabalık olunca veya başka bir mazeret bulununca dizler üzerine de secde edilebilir. Yine kalabalık sebebiyle aynı namazı cemaatle kılanların birbirlerinin sırtına secde etmeleri de caizdir. Atılmış yün, pamuk gibi yumuşak bir şey üzerine secde edildiğinde yüz bunların içinde tamamen kayboluyorsa ve alın ve burun yerin sertliğini hissetmiyorsa secde caiz olmaz. Secdede secde denebilecek kadar bir süre durmak ve iki secde arasında bir süre oturmak celse gerekir. Hanefî mezhebinde bu süre­nin en az “sübhâne’llâhi’1-azîm” diyecek kadar bir zaman olması ge­rekmektedir. Hanefîler’e göre bu kadar bir süre beklemek vacip, Hanefîler’den Ebû Yûsuf ve diğer üç mezhebe göre farzdır. Fakat rükû ve secdede en az üçer kere tesbih sübhâne’llâhi’1-azîm gibi okumak sün­nettir. Namazı tek başına kılan kimse, beş, yedi ve daha çok tesbih okuyabilir. Fakat imam olan kimse, cemaatin rızası bulunmadıkça, üçten fazla tesbih okumamalıdır. Çünkü cemaati usandırmak ve namazdan kaçırmak uygun değildir. Rükûda okunacak tesbih şudur “Sübhâne rabbiye’l azîm” Pek bü­yük olan Rabbim, Seni kendine yakışmayan bütün eksikliklerden uzak bilir, tesbih ederim. Secdedeki tesbih de şöyledir “Sübhâne rabbiye’l-a’lâ” Pek yüce olan Rabbim, Seni kendine yakışmayan bütün eksiklik­lerden uzak bilir, tesbih ederim. 6- Ka’de-i Ahîre Son Oturuş Namazların sonunda teşehhüd miktarı oturmak bir rükün olup farzdır. Buna “ka’de-i ahîre” denir. İki rekatlı namazlarda ikincisinden, üç rekatlı namazlarda üçüncüsünden, dört rekatlı namazlarda dördüncü­sünden sonraki oturuşlar son oturuş ka’de-i ahîre sayılır. Ka’de-i ahîrede oturarak beklenmesi farz olan süre Hanefî mezhe­bine göre teşehhüd miktarıdır.[1111] Teşehhüd miktarı ise tahiyyât okuya­cak kadar bir süredir. Tahiyyât et-Tahiyyâtü lillâhi ve’s-salevâtü ve’t-tayyibât. es-Selâmü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetu’lllahi ve berakâtuhû. es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâd’illâhi’s-sâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe ille’llâh ve eşhedü enne Muhammed’en abduhu ve resûlühü. An­lamı “En içten, en derin saygılar, övgüler ve dualar, beden ve mal ile yapılan bütün ibâdetler Allah Teâlâ’ya mahsustur. Ey Peygamber! Sana selâm olsun, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. Ey Rabbimiz! Selâm bize ve Allah’ın salih kullarına olsun. Şahitlik ederim yani bilir, tanır ve açıklarım ki, Allah’tan başka ilâh yoktur ve şahitlik ederim yani bilir, tanır ve açıklarım ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve resulü­dür.” Şafiî ve Hanbelî mezheplerinde farz olan süre, teşehhüd miktarına ilâveten bir de Hz. Peygamber’e salevât getirebilecek “Allahümme sallı alâ Muhammed” deyip kesecek kadar bir zaman dilimidir. [1112] Mâlikî mezhebinde kabul edilen bir görüşe göre ka’de-i ahîre’de oturulması farz olan, selâm vermeye elverişli bir süre oturmaktır.[1113] Hanefîler’e göre, son oturuşta teşehhüd miktarı oturmanın farz olu­şu şu hadise dayanır Hz. Peygamber, İbn Mes’ud teşehhüdü öğrettiği zaman şöy­le buyurmuştur “Bunu söylediğin ve yaptığın zaman namazın tamam olmuştur”.[1114] Yani teşehhüdün okunduğu veya oturma işinin yapıldığı zaman namaz tamamlanmış demektir. Burada Resûlullah namazın ta­mamlanmasını bir fiile bağlamıştır. Bu fiil de oturma işidir. Hz. Pey­gamber, tahiyyâtı ancak oturduğu zaman okumuştur. Bu yüzden nama­zın gerçekten tamam olması oturmaya bağlıdır. Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre, iki, üç veya dört rekatli farz bir namazın sonunda yanlışlıkla oturmaksızın ayağa kalkılarak bir rekat daha kılınıp secde yapılınca bu namazlar nafileye dönüşmüş olur. Bu durumda, iki ve dört rekatlı bir namaza birer rekat daha ilâve edilerek fazlalık çift rekat haline getirilip, sonunda selâm verilir. Sağlam görüşe göre, bu durumda sehiv secdesi gerekmez. Bu şekilde nafileye dönü­şen bu farz namazın yeniden kılınması gerekir. İmam Muhammed’e göre ise, namazda son oturuş yanlışlıkla terk edilerek bir rekat daha secdeleriyle ilâve edilince, bu namaz bozulur. Bu şekilde bozulan bu farz namaz nafileye de dönüşmez. Ona göre de bu namazın yeniden kılınması gerekir.[1115] [1088] el-A’râf 7/31 [1089] Ebû Dâvud, “Salât”, 85; Tirmizî, “Salât”, 277; İbn Mâce, “Taha­ret”, 132 [1090] Ebû Dâvud, “Libâs”, 31 [1091] Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarih, II,234-238 [1092] Buhârî, “Salât”, 3-9 [1093] Serahsî, Mebsût, I, 33-34 [1094] el-Bakara 2/144 [1095] el-Bakara 2/115 [1096] el-Bakara 2/286 [1097] el-Bakara 2/239 [1098] el-Bakara 2/238 [1099] Buhâri, “Taksir”, 19; Ebû Dâvud, “Salât”, 175; Zeylaî, Nasbü’-r-râye, 11, 175 [1100] Kâsânî, Bedâyi’, I, 105-107. [1101] el-Müzzemmil 73/20 [1102] Müslim, Salat, 42 [1103] Tirmizî, “Mevâkît”, 69 [1104] İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I, 124-125; İbn Kudâme, Muğnî, I, 476; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 155. [1105] el-A’râf 7/204 [1106] İbn Mâce, “İkame”, 18 [1107] el-Hâc 22/77 [1108] en-Necm 53/62 [1109] Müslim, “Salat 215 [1110] Buharı, “Ezan”, 133-137 [1111] Serahsî, Mebsût, I, 27. [1112] İbn Kudâme, Muğnî, I, 540-541; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 173-175. [1113] İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I, 138-140; bk. Kâsânî, Bedâyi’, 1, 213. [1114] Ebû Dâvud, “Salât”, 178 [1115] Serahsî, Mebsût, I, 227; Zeylaî, Tebyîn, I, 196. Şafilerde Seferi Akşam Namazı Nasıl Kılınır Şafilerde seferi akşam namazı nasıl kılınır hakkında detaylı bilgilendiriyoruz. Şafii mezhebinde seferilik kaç km ve şafilerde akşam namazı nasıl kılınır işte detaylar. Namaz vakitleri ve Şafilerde seferi akşam namazı kılınışı yönünden normal akşam namazı kılınışı ile aynıdır. Akşam namazının kılınması için herhangi bir kısaltma söz konusu değildir. Seferi olduğunuzdan eminseniz ve şafi mezhebine dahilseniz seferi olarak kılacağınız farz namaz vakitleri; Sabah namazı farzı; 2 namazı farzı; 2 namazı farzı; 2 namazı farzı; 3 namazı farzı; 2 rekat. Şafi mezhebine dahil olan bir kimsenin seferi olması için taşıması gereken şartlar vardır. Seferi olan kişi aynı zamanda niyetinde de seferi olduğunu belirtmelidir. Bu noktada seferiliğin kurallarının bilinmesi gerekir. Seferi sayılan yolculuk sırasında seferi olacak şekilde namazları kılmak sünnettir. Şafi Mezhebine Göre Yatsı Namazı Nasıl Kılınır Şafii Mezhebinde Seferilik Kaç KmŞafilerde Akşam Namazı Nasıl KılınırŞafilerde Seferi Akşam Namazı Nasıl KılınırŞafii Mezhebinde Seferilik Kaç Akşam Namazı Nasıl Kılınır Şafii Mezhebinde Seferilik Kaç Km Şafii mezhebinde seferilik için orta yürüyüş hızında iki günlük yolculuk içerisinde olmak ya da yavaş yürüyüş temposunda yaya olarak yaklaşık 2 konaklık mesafe süresince yolculuk yapmak seferilik için şart olarak koşulmaktadır. Dinimiz İslam kaynağına göre bir kişinin seferi olması için giriş ve çıkış günleri sayılmadan 4 günden az konaklayan kimse seferi sayılır. Seferilik için başka bir şart ise 80,640 kilometre mesafenin gidilmesidir. Şafi mezhebinde seferilik için en az mesafe sınırı olarak 80,640 KM şart koşulmaktadır. Şafilerde akşam namazı kılınışı itibari ile önce 3 rekatlık farz namaz sonrasında ise 2 rekatlık sünnet namaz kılınışı şeklinde tamamlanmaktadır. Akşam namazının kılınışında öncelik farza aittir. Namazlar arasında sünnetten önce farzın kılındığı namaz Akşam namazıdır. Şafilerde akşam namazı kılınışı 3 rekatlık farz namaz ve sonrasında tekrar niyet edilerek2 rekatlık sünnet namaz şeklindedir. Şafi mezhebine göre akşam namazının farzı kılınışı; Şafi mezhebine göre akşam namazının 2 rekatlık sünnetinin kılınışı; Şafilerde Seferi Akşam Namazı Nasıl Kılınır Şafilerde seferi akşam namazı kılınışı yönünden normal akşam namazı kılınışı ile aynıdır. Akşam namazının kılınması için herhangi bir kısaltma söz konusu değildir. Seferi olduğunuzdan eminseniz ve şafi mezhebine dahilseniz seferi olarak kılacağınız farz namaz vakitleri; Sabah namazı farzı; 2 namazı farzı; 2 namazı farzı; 2 namazı farzı; 3 namazı farzı; 2 rekat. Şafi mezhebine dahil olan bir kimsenin seferi olması için taşıması gereken şartlar vardır. Seferi olan kişi aynı zamanda niyetinde de seferi olduğunu belirtmelidir. Bu noktada seferiliğin kurallarının bilinmesi gerekir. Seferi sayılan yolculuk sırasında seferi olacak şekilde namazları kılmak sünnettir. Şafii Mezhebinde Seferilik Kaç Km. Şafii mezhebinde seferilik için orta yürüyüş hızında iki günlük yolculuk içerisinde olmak ya da yavaş yürüyüş temposunda yaya olarak yaklaşık 2 konaklık mesafe süresince yolculuk yapmak seferilik için şart olarak koşulmaktadır. Dinimiz İslam kaynağına göre bir kişinin seferi olması için giriş ve çıkış günleri sayılmadan 4 günden az konaklayan kimse seferi sayılır. Seferilik için başka bir şart ise 80,640 kilometre mesafenin gidilmesidir. Şafi mezhebinde seferilik için en az mesafe sınırı olarak 80,640 KM şart koşulmaktadır. Şafilerde Akşam Namazı Nasıl Kılınır Şafilerde akşam namazı kılınışı itibari ile önce 3 rekatlık farz namaz sonrasında ise 2 rekatlık sünnet namaz kılınışı şeklinde tamamlanmaktadır. Akşam namazının kılınışında öncelik farza aittir. Namazlar arasında sünnetten önce farzın kılındığı namaz Akşam namazıdır. Şafilerde akşam namazı kılınışı 3 rekatlık farz namaz ve sonrasında tekrar niyet edilerek 2 rekatlık sünnet namaz şeklindedir. Şafi mezhebine göre akşam namazının 2 rekatlık sünnetinin kılınışı; Şafi Mezhebi Namaz Rekatları Tablosu Mezhep Nasıl Değiştirilir Şafi Mezhebine Göre Namaz Nasıl Kılınır Akşam Namazının Kazası Nasıl Kılınır Akşam Namazı Nasıl Kılınıyor HACCIN FARZLARI, VACİPLERİ VE SÜNNETLERİ 1. Farz, Şart, Rükün, Vacip Ve Sünnet Terimlerinin Anlamı "Farz", kesin ve bağlayıcı bir delil ile yapılmasını istenen fiil ve amellere denir. "Vâcip", kesin olmayan bir delil ile yapılması istenen fiil ve amellere denir. Fakihlerin çoğunluğuna göre farz ile vacip arasında fark yoktur. Hanefîlere göre, farz ile vacip farklı şeylerdir. Farz; Kur’ân veya mütevâtir sünnet ile açık bir şekilde yapılması emredilen fiil ve amellerdir. Farzı yapan sevap kazanır, özürsüz olarak terk eden günahkâr olur. Vacibi yerine getiren de sevap kazanır, özürsüz olarak terk eden günahkâr olur.. Farz olsun vacip olsun her iki görevin de yapılması zorunludur. Yerine getirilmesinin gerekliliği bakımdan ikisi arasında bir fark bulunmadığı için Hanefîler vacibe amelî farz demişlerdir. Kesin olmayan bir delil ile sabit olduğu için vâcibi inkar eden kâfir olmaz. Farzı inkar eden kâfir eden ise kâfir olur.[1] Farzlar, şart ve rükün olmak üzere iki kısma ayrılır "Şart", hükmün varlığı kendisine dayanan şeydir. Şart bulunmazsa hüküm de bulunmaz, ancak şartın bulunması hükmün bulunmasını gerektirmez. Meselâ abdest namazın şartıdır, abdest bulunmazsa namaz olmaz, ancak abdestli olunca namaz kılınmış sayılmaz. Aynı şekilde, ihram haccın şartıdır. İhrama girilmeden haccın diğer farzları geçerli olmaz. Şartları ya Allah ve peygamberi yada insanların kendileri koyar. Mesela evlenme akdînde en az iki tanığın bulundurulması, zekatta nisâp miktarına ulaşan malın üzerinden bir yıl geçmesi, namaz kılabilmek için abdest alınması, hac yapabilmek için ihrama girilmesi Allah ve peygamber tarafından belirlenmiştir şer’î şart. Bir kimsenin, “Şu işim olursa fakirlere yüz milyon lira sadaka vereceğim” demesi, bir yerin sadece mesken olarak kullanmak üzere kiralanması insanların kendilerinin koydu şarttır ca’lî şart. Rükün, ibâdetlerin ve akitlerin aslî unsurlarına denir. Mesela namaz ibadetinde, kıyam, kıraat, rüku ve secde rükündür. Aynı şekilde hac ibadetinde Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı rükündür. Şartlar, rükünlerden önce yapılır. Şartlar yerine getirilmeden rükünler geçerli olmaz. Sünnet, bir fıkıh terimi olarak farz ve vâciplerin dışında Peygamberimizin yaptığı ve müslümanlardan da yapmasını istediği görevlerdir. Farz olsun, vacip olsun sünnet olsun, her ibadetin kendi içinde farzları, vacipleri ve sünnetleri vardır. Bir ibadetin farzı şart veya rüknü olan bir görev terk edilirse o ibadet geçerli olmaz. Mesela namazın abdestli olarak kılınması farzdır. Abdestsiz kılınan namaz geçerli değildir, yeniden kılınması gerekir. Aynı şekilde hacda ihrama girmek farzdır. İhrama girmeden hac yapılsa veya Arafat vakfesi veya ziyaret tavafı yapılmasa o hac geçerli olmaz, yeniden yapılması gerekir. Bir ibadetin vâcibi terk edilirse o ibadet bâtıl olmaz, bir kefaret veya ceza ile telâfi edilebilir. Mesela üç veya dört rekatlı bir namazda ilk iki rekattan sonra oturmak vaciptir. Bir kimse oturmadan üçüncü rekata kalkıverse namaz batıl olmaz, namazın sonunda "sehiv secdesi" ile bu eksiklik telafi edilir. Aynı şekilde hacda Müzdelife vakfesi vaciptir. Bu görev terk edilse hac batıl olmaz, bu eksiklik dem ile bir koyun veya keçi kurban etmekle telafi edilebilir. Hacda terk edilen bir vacip usulüne göre iade edilirse her hangi bir ceza gerekmeden telafi gerçekleşmiş olur. Bir ibadetin sünnet terk edilirse o ibadet batıl olmaz, sevabında eksilme olur. Mesela bir kimse namazda sübhâneke duasını okumasa namaz geçerli olur. Aynı şekilde hacda bayram günlerinde Mina'da kalmak sünnettir. Bir kimse bu sünneti terk etse, bir ceza gerekmez, haccı geçerli olur, ancak sünnet sevabından mahrum kalır. [2] 2. Haccın Farzları Şartları Ve Rükünleri Haccın farzlarını iki grup altında toplamak mümkündür Haccın müstakil farzları şartları ve rükünleri, haccı oluşturan menâsikin kendi içindeki farzları şartları ve rükünleri. Önce haccın farz, vacip ve sünnetleri sadece maddeler halinde sayılacak, daha sonra ilgili yerlerde detaylı olarak anlatılacaktır. a Haccın müstakil farzları şartları ve rükünleri Hanefî mezhebine göre haccın bir şartı iki rüknü vardır. Şartı, ihrama girmek, rükünleri ise Arafat'ta vakfe yapmak ve Kabe'yi tavaf etmektir. Şâfiî mezhebine göre; a İhrama girmek niyet, b Arafat'ta vakfe yapmak, c Ka'be'yi tavaf etmek, d Sa'y yapmak, e Saçları tıraş etmek veya kısaltmak, f Bu rükünlerin çoğu en az dördü arasında tertibe uymak haccın rükündür.[3] Mâlikî mezhebine göre; a İhrama girmek, b Arafat'ta vakfe yapmak, c Kabe'yi tavaf etmek, d Sa'y yapmak haccın rüknüdür. Rükünlerin tamamı, usulüne göre yapılmadıkça, ceza ve kefâret ödemekle hac sahih olmaz. Eksik kalan rüknün tamamlanması veya haccın kazâsı gerekir. b Hac menâsikinin farzları şartları ve rükünleri 1. İhramın Rükünleri a Niyet b Telbiye 2. Tavafın Geçerli Olmasının Şartları a Niyet b Şavtların en az dördünü yapmak c Tavafı Ka'be'nin etrafında ve Haremin içinde yapmak d Tavafı zamanında yapmak Ayrıca Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre şunlar da tavafın sahîh olmasının şartıdır. a Cünüp, adetli ve nifâs olmamak ve tavafı abdestli yapmak b Avret yerlerini örtmek c Tavafı Kabe'yi soluna alarak sağdan yapmak d Tavafa Hacer-i Esved hizasından başlamak e Tavafı Hatîm'in dışından dolanarak yapmak f Ziyaret, Umre ve Veda tavaflarını yedi şavta tamamlamak Bunlar Hanefî mezhebine göre vâciptir. 3. Sa'yin Geçerli Olmasının Şartları a Umre sa'yini, ihramlı olarak umre tavafından sonra yapmak. b Hac Sa'yini, ihrama girdikten sonra geçerli bir tavafın peşinden yapmak. c Hac sa'yini, hac ayları içinde yapmak. d Geçerli bir tavaftan sonra yapmak. e Sa’yi Safa ve Merve tepeleri arasında yapmak. f Sa'ye Safâ tepesinden başlayıp Merve tepesinde bitirmek. g Sa'yin en az dört şavtını yapmak rükün Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre yedi şavta tamamlamak rükündür. 4. Arafat Vakfesinin Geçerli Olmasının Şartları a Hac için ihrama girmiş olmak b Vakfeyi Arafat dağında yapmak c Vakfeyi arefe günü güneşin tepe noktasına gelmesinden bayramın birinci günü fecr-i sadık'a kadar olan zamanda yapmak Mâlikîlere göre az da olsa geceleyin vakfe yapmak. 5. Ziyaret Tavafının Geçerli Olmasının Şartları a Arafat vakfesinin yapmış olmak b Bayramının birinci günü fecri sadıktan sonra yapmak. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ziyaret tavafı, gece yarısından itibaren yapılabilir. 6. Müzdelife Vakfesinin Şartları a Hac için ihramlı olmak b Arafat Vakfesini yapmış olmak c Vakfeyi Müzdelife sınırları içinde yapmak d Belirli zamanda yapmak. 6. Şeytan Taşlamanın Geçerli Olmasının Şartları a Taşları kümelere fırlatarak atmak b Atılacak şeylerin taş gibi üzerine secde edilebilen şeyler olması c Taşları birer birer atmak d Taşları kümelerin üzerine veya yakınına düşürmek e Taşların atılan yerlere atanın fiili sonucu ulaşmış olması f Gücü yetenin taşları bizzat kendisinin atması g Taşları belirlenen zamanda atmak 7. Sa'yin Geçerli Olmasının Şartları a Sa'yi ihrama girdikten sona yapmak b Haccın sa'yini hac ayları başladıktan sonra yapmak c Sa'yi muteber geçerli ve cezasız bir tavaftan sonra yapmak d Şavtların en az dördünü yapmak e Sa'ye Safâ'dan başlamak 8. Veda Tavafının Geçerli Olmasının Şartları a Ziyaret tavafının yapılmış olması b Niyet 3. HACCIN VACİPLERİ Haccın vaciplerini iki grup altında toplamak mümkündür Haccın müstakil vacipleri, haccı oluşturan menâsikin kendi içindeki vacipleri. a Haccın Müstakil Vacipleri 1. Sa'y yapmak 2. Müzdelife'de vakfe yapmak 3. Şeytan taşlamak 4. Saçları tıraş etmek veya kısaltmak 5. Veda tavafı yapmak. Bu tavafın vacip olabilmesi için; a Haccetmiş olmak b Hacceden kimsenin âfâkî olması c Kadınların âdet ve nifas halinde bulunmaması şarttır. Veda tavafı Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre sünnettir. Şâfiî mezhebine göre; 1. Mikât sınırlarından ihrama girmek niyet 2. Cemrelere taş atmak 3. Müzdelife'de vakfe yapmak 4. Bayramın 1, 2 ve 3. günlerinde Mina'da gecelemek 5. İhram yasaklarından kaçınmak[4] b Hac Menâsikinin Kendi İçindeki Vacipleri 1. İhramın Vacipleri a İhrama mîkât denilen sınırları geçmeden girmek b İhram yasaklarından sakınmak 2. Tavafın Vacipleri a Cünüp, adetli ve nifâs halinde olmamak ve tavafı abdestli yapmak b Avret yerlerini örtmek c Tavafı Kabe'yi soluna alarak yapmak d Tavafa Hacer-i Esved hizasından başlamak e Tavafı Hatîm'in dışından dolanarak yapmak f Ziyaret, Umre ve Veda tavaflarını yedi şavta tamamlamak Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre yukarıda zikredilenler tavafın vacipleri değil, geçerli olmasının şartlarıdır. h Sağlığı elverişli olan kimsenin tavafı yürüyerek yapması ı Tavaf namazı kılmak. Bu iki görev, Hanefî ve Malikî mezheplerine göre vacip, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre sünnettir. Ebû Hanîfe'ye göre ziyaret tavafının kurban bayramının 3. günü güneş batıncaya kadar, İmam Mâlik'e göre Zilhicce ayı içinde yapılması vaciptir. 3. Arafat Vakfesinin Vacibi Gündüzden Arafat'a gelen kimsenin güneş batıncaya kadar Arafat'ta beklemesi. Şâfiîlere göre sünnettir. göre 4. Müzdelife Vakfesinin Vacibi İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre akşam ve yatsı namazlarının Müzdelife'de yatsı vaktinde birleştirilerek kılınması vacip, Ebû Yusuf ile Şâfî, Mâlikî ve Hanbelî Mezheplerine göre sünnettir. 5. Mina'daki Vacipler a Temettu ve Kıran haccı yapanların hedy kurbanı kesmeleri b Hedy kurbanını, bayram günlerinde ve Harem bölgesinde kesmek 6. Tıraş Olmanın Vacipleri a Bayramın üçüncü günü güneş batımdan önce tıraş olmak Ebû Hanîfe'ye göre vacip, İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf ile Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre sünnettir. b Harem bölgesinde tıraş olmak veya saçları kısaltmak Ebû Hanîfe ve İman Muhammed ile Şâfiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre vacip, Ebû Yusuf'a göre sünnettir. c Hanefî mezhebine göre başın en az dörtte birinin tıraş etmek, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre başın tamamını tıraş etmek veya saçların tamamını kısaltmak, Şâfiî mezhebine göre en az üç saç teli kesmek vaciptir. e Hanefî mezhebine göre cemrelere her gün atılacak taşları eksiksiz ve belirlenen zamanda atmak vacip, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre sünnettir. 5. Sa'yin Vacipleri a Sağlığı elverişli olanların Sa'yi yürüyerek yapması b Sa'yi yedi şavta tamamlamak Yukarıda zikredilen vaciplerden biri terk edilirse hac sahih olur ancak terkinden dolayı ceza gerekir, telafi edilirse ceza düşer. 4. HACCIN SÜNNETLERİ Haccın sünnetlerini iki grup altında toplamak mümkündür Haccın müstakil sünnetleri, haccı oluşturan menâsikin kendi içindeki sünnetler. a Müstakil Sünnetler 1. Kudüm tavafı 2. Mekke, Arafat ve Mina'da hutbe okunması. 3. Arefe gecesi Mina'da gecelemek 4. Bayram gecesi Müzdelife'de gecelemek 5. Bayram günlerinde Mina'da kalmak. Diğer mezheplere göre vaciptir. b Hac Menâsikinin Kendi İçindeki Sünnetler Hac menâsikinin kendi içindeki sünnetler ilgili kısımlarda anlatılacaktır. Şafii mezhebine göre namazın rükünleri kaçtır ve nelerdir? Madde madde şafii mezhebine göre namazın rükünleri...Şafii mezhebine göre namazın rükünlerini maddeler halinde sizler için derledik. ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE NAMAZIN RÜKÜNLERİ NİYET Vaktin girdiğini, hangi namazı kılacağını bilmek ve bu ibâdeti Allâh için yapmayı kalben kasdetmektir. Niyetin namaza başlarken dil ile söylenmesi sünnettir. Kılınacak namazın sabah, öğle vb. farzı veya sünneti olarak belirtilmesi gerekir. Namaz mutlak nâfileyse, bu durumda namaz kılmaya niyet etmek yeterli olur. Farz bir namazda namaz kılmayı kasdetmek, kılınacak namazın adını tayin etmek, kılınacak namazın farz olduğunu tavsif etmek şarttır. Kılınacak namaz, belli bir nafile ise; kasıd ve tayin şarttır. Mutlak nafile ise, sadece kasıd şarttır. Niyetin, başlama tekbiri ile beraber getirilmesi gerekir. Yani Allahü ekber demekle beraber niyet kalpte bulunmalıdır ve namaz boyunca niyete aykırı şeylerden kaçınılmalıdır. Kadın ve erkek cemaate imamlık yapan kişinin, “Ene imêmün limen tebianî” Ben, bana uyanlara imamım diye niyet etmesi gerekir. Cuma namazı’nda, iâde edilen namazda ve yağmurdan ötürü cem'-i tak­dim şeklinde kılınan namazda imamın niyet etmesi zorunludur. Cemaatle namaz kılan kimsenin “uydum imama” demeyi ihmal etmemesi gerekir. Ancak bir kişi yalnız başına iftitah tekbiri­ni alıp namaza durur, daha sonra bir imamın farz kıldırmakta olduğunu görür­se, namazdayken ona tâbi olmaya niyet etmesi halinde namazı sahih olur.[1] İHRAM TEKBİRİ Namaza, Rabbimize -celle celâluh- tâzimi ifade eden “Allâh-u ekber” diyerek başlamaktır. Bu tekbire, iftitah başlama ya da ihram/tahrim namaz dışı davranışları haram kılma tekbiri denir. Rasûlüllah -sallâllâhü aleyhi ve sellem- namazı tarif eden bir hadisinde şöyle buyurmuştur “Namaz kılmak istediğinde tekbir getir. Sonra Kur’an’dan kolayına geleni oku. Sonra rükûya git ve vücudun mütmain kalacak şekilde rükûda kal. Sonra rükûdan tam doğrularak sakin bir şekilde ayakta dur. Sonra secdeye git ve vücudun mütmain kalacak şekilde secdede kal. Sonra başını secdeden kaldırarak sakin bir şekilde otur. Namazın bütününde bu şekilde hareket et.”[2] Kişi, tekbire başladığı zaman ellerini kaldırır, tekbirin bitişi ile ellerini indirip göğüs altına bağlar. KIYAM Namazda ayakta durmak demektir. Gücü yetenlere farz olan na­mazlarda ayakta durmak namazın bir rüknüdür. Ayette "…Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin."[3] buyurulmuştur. Nafile namazlarda kıyam farz değildir ama ayakta durarak namaza tâzim göstermek Müslümanca bir tavır sergilemektir. Kambur kimse gücü yettiği kadar doğrularak kıyam yapmaya özen göstermelidir. Ayakta durmaya gücü yetmeyen oturarak veya îma ile kılar. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur “Namazı ayakta kıl, eğer gücün yetmezse oturarak, yine gücün yetmezse yaslanarak veya sırt üstü kıl. Allâh kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”[4] Namaz esnasında rahatsızlanan namazını oturarak tamamlayabilir. Namazda duvara yaslanmak mekruhtur ama kıyam geçerlidir. Şehirlerarası otobüsler veya trenler namaz vakitlerinde mola vermezlerse, yolcunun oturduğu yerde rukû ve secdeyi îmâ ile yaparak namazları kendi vakti içinde kılması gerekir. Hareket halindeki bir gemi veya uçak içinde namazlar oturularak kılınabilir, fakat ayakta ve kıbleye dönmeye çalışılarak kılınması daha faziletlidir. KIRAAT FATİHA OKUMAK Namazda Kur’ân kıraatinde bulunmak, bu amaçla Fatiha sûresini okumak farzdır. Allah Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur “Kıraatsiz namaz yoktur.”[5] Her rek'atta Fâtiha'yı, başında besmeleyle birlikte okumak, Fâtiha'yı da başından sonuna kadar sırasıyla okumak gerekir. Namazın bir rek’atında Fâtiha’yı bilerek okumayan kişinin namazı geçersiz olur. Bir hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz bunu şöyle vurgulamaktadır “Fatiha sûresi Fâtihatü'l-kitâb okunmadan namaz olmaz.”[6] Şafi mezhebine göre imam Fatihâ’yı tamamlar tamamlamaz cemaat de ardı sıra Fâtiha'yı okumak zorundadır. Hanefîler ise cemaatin kıyamda sessiz beklemesi gerektiğini, "imamın kıraati, imama uyarak namaz kılan kişinin de kıraatidir."[7] hadis-i şerifine dayanarak bu esnâda Fatiha sûresi okumanın mekruh olacağını belirtmişlerdir. Fâtiha’nın Arapça’dan başka bir dille okunması caiz değildir. Kur’ân-ı Kerîm’i hiç bilmeyenin namazda Fatiha yerine en az 156 harf miktarı Allah’ın adını zikret­mesi; "sübhânellâh, elhamdülillâh, lê ilêhe illallah, Allâhü ekbar, lâ havle velê guvvete illê billâh" vb. duâları tekrar etmesi gerekir. Bunları da bilmiyen kişi, Fatiha okuyacak kadar bir süre kı­yamda durmalıdır. Namaza sonradan yetişen kimse, imam Fâtiha'nın bir kısmını veya tamamını okuduktan sonra gelip cemaate katılsa bu kişinin Fatiha okumasına gerek kalmaz. Onun Fatiha okumasını imam üstlenmiş olur. RUKÛ’ Namazda baş ve sırt düz ve yere paralel bir vaziyette eğilmek demektir. Kur’ân’da Allâh-u Teâlâ; “Ey iman edenler! Rukû ve secde edin” Hac 77 buyurmuştur. Rükûnun geçerli olabilmesi için tuma’nine ile yapılmış olması şarttır. Tuma’nine, organların o hareket yapıldığında bir miktar düz ve hareketsiz durmasıyla gerçekleşir. Hz. Aişe r. anha rukûda başın eğilmesi şeklini şöyle nakleder “Rasülullah rukûya gittiği zaman başını yukarıya doğru kaldırmaz, aşağı doğru da eğmezdi. İkisi arasında bir vaziyette tutardı.”[8] “Allah rasûlü rukûya gidince, sırtı üzerinde bir bardak su bulunacak olsa, hareket etmezdi.”[9] İTİDÂL KAVME Rükûdan doğrularak bir süre dik durmaktır. İtidâl'in delili, Hz. Aişe'nin şu rivayetidir “Hz. Peygamber başını rükû'dan kaldırdığında dümdüz dikilmedikçe secde'ye gitmezdi”[10] İtidal müddeti, çok kısa ve çok uzun olmamalıdır. SECDE Her rek’atta iki kere secde etmek farzdır. Secde, yedi azanın yere teması ile yapılır. Peygamberimiz şöyle buyurur “Ben yedi âzâ üzerine secde etmekle emrolundum. Bunlar da; alın, eliyle burnuna da işaret etti, iki el, iki diz ve iki ayaktır.” [11] Kişinin secde ettiği mekanda alnı altında pamuk veya ot gibi yumuşak bir şey bulunur veya araya konulan el, mendil gibi bir engel neticesinde başın ağırlığı secde yerine ulaştırılmazsa secde geçerli olmaz. Çünkü alnı yere koymak farzdır. Secde esnasında ayak parmaklarının iç kısmının da yere temas etmesi gerekir. Ayak parmaklarının dışlarını ve uçlarını yere koymak yeterli değildir. Secde, namazın en önemli bir rüknüdür. Allâhu Teâlâ’ya gösterilen say­gı, tevazu ve yüceltmenin en mükemmel ifadesidir. Secdenin sahih olması için tuma’nine yapmak yani bir miktar hareketsiz kalmak farzdır. Farz namazlarda secde fazla uzatılmaz “Resûlullah sav namaz kılarken rükû ve secdelerinde üçer kere “sübhânallâhi ve bi-hamdihi” diyecek kadar dururdu.”[12] . Nafile namazlarda secdeler uzatılabilir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur “Kulun, Rabbine en yakın olduğu hal, secdeye varmış oldu­ğu haldir. Artık secdede duâyı çokça yapınız.”[13] Binek üzerinde namaz kılan kimse rukû ve secdeleri îmâ ile yapar. Secde için ruküdan daha fazla eğilir. Bir kimse, yolcu olup otobüste bulunur veya hastalanır ve secde için başını yere koyamazsa, İmam Gazzali'ye göre yastık ve masa gibi yüksekçe bir şeyin üzerinde secde yapar. İmam-ı Râfii ve başka ulemaya göre ise, imkânı nisbetinde başını eğerek secdesini eda eder. CELSE İki secde arasında hareketsiz bir miktar oturmak farzdır. Çünkü Peygamberimiz başını secdeden kaldırdığında dimdik oturur hale gelmedikçe ikinci secdeyi yapmazdı.[14] İki secde arasında, 3 ve 4 rek’atli namazların ilk oturuşlarında iftiraş oturuşu yapılır. Bu oturuş esnasında sağ ayak dikilir, sol ayak yere yatırılır, kalça da sol ayağın üzerine konur. Oturuşlarda ayak parmaklarının kıbleye döndürülmesine özen gösterilir. SON OTURUŞ Namazda selam vermeden önce teşehhüd ve salavat okuyacak kadar beklemektir. Bu oturuş esnasında teverrük oturuşu yapılır. Teverrük oturuşu sol ayağın bedenin sağ tarafından çıkarılarak kalçanın yere bitiştirilmesiyle ve sağ ayağın parmakları kıbleye gelecek şekilde dikilmesi ile gerçekleştirilir. Delil Ebû Hamid es-Saîdi’nin nakl ettiği şu hadistir “Allah Rasûlü namazın sona ereceği rekât gelince, sol ayağını geri çeker ve onun üzerine teverrük tarzında otururdu.”[15] TEŞEHHÜD OKUMAK Son oturuşta “Ettehiyyatü” duasını okumak namazın rükünlerindendir. 3 ve 4 rek’atli namazların birinci oturuşlarında okumak sünnettir. SALAVAT OKUMAK Son oturuşta Peygamberimize ve ehli beyte salât ve selam getirmek farzdır. Şafi mezhebine göre “Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler siz de ona salat getirin.” Ahzab 33/56 emrine binâen son oturuşta “salli” “barik” duâlarını okumak gerekir. Burada “Allâhümme salli alê Muhammed” kısmına kadar okumak farz, gerisini okumak sünnettir. SELAM VERMEK Sağ tarafa selam vermek farzdır. Selamın en azı “Esselâmü aleyküm” demektir. Selamın en kâmil şekli “Esselâmü aleyküm ve rahmetüllah” demektir. TERTİP Farz olan rükünleri sıraya göre yerine getirmektir. Bir kimse rükünler arasındaki sırayı kasten terk ederse namazı geçersiz olur. Bir rüknü sehven terk edip başka bir rükne geçmeden hatasını anlarsa hemen terk ettiği rükne döner. Başka rükünlere geçtikten sonra veya selâmdan sonra hatasını anlarsa o, rükün için bir rekât namaz kılar ve sehiv secdesi eder. TUMA’NÎNE İki hareket arasındaki sükûndur. Rükûda, rükûdan doğrulunca, secdelerde ve iki secde arasındaki oturuşta düzgün bir şekilde hareketsiz olarak durmaktır. Yani rükûda, itidalde, iki secdede ve celsede “Subhanallah” denecek kadar sakin beklemektir. [1] Şirbînî, Muğnil-Muhtâc, 1/342 [2] Buhârî, Ezân, 757; Müslim, Salât, 883 [3] Bakara sûresi, 238. ayet [4] Buhari, Taksir 19 [5] Müslim, Salat 42 [6] Ebû Davud, Salât, 136 [7] İbn Mâce, İkâmet, 13 [8] Müslim, Salat 240 [9] Buhari, Ezan 120 [10] Buharî, Ezan 122, Müslim, Salât 196 [11] Buhari, Ezan 133 [12] Ebû Dâvud, Salât 154 [13] Müslim, Salat 215 [14] Buharî, Ezan 792; Müslim, Salât 860 [15] Buharî, Ezan 828 Kaynak Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 Şafii Mezhebi, 2017 İslam ve İhsan Şafi mezhebine göre namaz nasıl kılınır, namazın farzları, rükünleri ve sünnetleri nelerdir? Gibi şafi mezhebine göre namazı geniş bir şekilde ele Mezhebine Göre Nazma Kimlere Farzdır? Müslüman olmak Akıl sahibi olmak Erişkinlik belirtilerine kavuşmuş olmak Kadınlar için hayız ve nifas halinde bulunmaması. Hayız ve nifas halinde kadınlar namazdan mesul değiller ve kazasını da yapmazlar. Şafi Mezhebine Göre Namazın Sahih Olması Şartları Hadesten taharet Abdest almak ve cünüpse gusül abdesti almak Necasetten taharet Namaz kılınacak yerde, elbisede ve bedende necaset bulunmaması. Setr-i avret Kadınlarda yüz ve ellerin dışındaki her yerinin örtülü olması, erkeklerin ise göbekle dizleri arasındaki yerin kapalı olması Vakit Namaz vaktinin girmiş olması. Kıble Kişinin namaz kılarken kıbleye yönelmesi Namazın nasıl kılınacağını bilmek Namazı bozacak işlerden uzak durmak. Yani namaz esnasında konuşmamak ve bir şey yememek gibi. Şafi Mezhebine Göre Namazın Rükünleri İçindeki Farzları Niyet etmek Şafilere göre niyet kalp ile yapılır. Fakat dille söylenmesi sünnettir. Fatiha okumak Fatiha suresini her rekatta kıyamda iken besmele ile okumak. Kıyam Ayakta durmak Rüku Kıyamdan sonra rükuya varmak. İtidal Rükûdan kalkmak İki secde yapmak İki secde esnasında ayak parmaklarının yere temas etmesi gerekmektedir. Yani ayak parmaklarının uçlarını veya dışlarını yere koymak yeterli değildir. İki secde arasında oturmak Son oturuş Son oturuşta Ettehiyyatü duasını okumak. Son oturuşta Ettehiyyatü duasından sonra salavatı şerife getirmek. Sağ tarafa selam vermek. Tertip düzeni ile namaz kılmak. Yani rükûda, itidalde, iki secdede ve aralarında “Suphanallah” denecek kadar beklemek. Bu konuda ecele etmemek Şafi mezhebine göre namazın iki tür sünnetleri vardır. Birincisi “ Eb’ad sünnetleri “ denir. İkincisine “ Hey’at sünnetleri” Mezhebine Göre Namazın Eb’ad SünnetleriBu sünnetlerin herhangi birisi unutulduğunda veya terk edildiğinde secde-i sehiv yapılır. Birinci teşehhüdü okuduktan sonra Peygamber Efendimize salavat getirmek. İkinci oturuşta Peygamber Efendimizin aline salavat getirmek Sabah namazının ikinci rekâtında rükûdan kıyama kalktıktan sonra ayakta “Kunut “duasını okumak ve Kunutta Peygamber Efendimize aline ve ashabına salavat getirmek. Ramazan ayının 15. Gününden sonra vitir namazının son rekatında rükûdan kıyama kalkınca Kunut duasını okumak ve Kunutta Peygamber Efendimize aline ve ashabına salavat getirmek. Şafi Mezhebine Göre Namazın Hey’at SünnetleriBu sünnetlerin herhangi birisi unutulduğunda veya terk edildiğinde secde-i sehiv yapılmasına gerek yoktur. Fakat terk edildiğinde sünnet sevabından istifade edilemez. Niyeti dil ile söyleme. Kalp ile niyet etmek farzdır. Tekbir alınırken, Rükûa gidilirken ve rükûdan kalkarken ve ilk tehiyyattan sonra kıyama kalkarken parmaklar normal şekilde açık olacak şekilde başparmak kulağın yumuşağı hizasına gelecek şekilde elleri kaldırmak. Kıyamda yani dik duruşta eller göğsün altında ve göbeğin üzerinde, biraz sol tarafa meyilli olarak bağlamak. Namaz esnasında secde yerine bakmak. Başlangıç tekbirinden sonra “Veccehtü” duasını okumak. Kıraatin açıktan olduğu namaz rekâtlarında Fatiha ve zammı sure okumadan önce gizlice “Euzu” çektikten sonra açıktan “besmele” çekilir. Fatiha’dan sonra amin denir. Fatiha suresinden sonra bir zammı sure veya en az üç ayet okumak ve birinci rekatta okunan zammı surenin ikinci rekâtta okunandan uzun olması. Rükuya varılınca en az üç defa “Sübhane rabbiyel azim ve bihamdihi” demek. İtidale kalkarken "Semialla hülimen hamideh” ve tam doğrulunca “Rabbena lekel hamdü mil’es semavati ve mil’el ardi ve mile maş ite min şey’in ba’du” denir. Secdeye varılınca en az üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” demek. İki secde arasında “ Rabbiğfir li verhamni vecburni ver zukni vehdini ve afini ve’fu anni” duasını okumak. İki secde yapılınca ayağa kalkmadan hafif oturduktan sonra ayağa kalkılır. Buna istirahat oturuşu denilmektedir. Rükûya varılınca ellerin içi ile diz kapaklarını kavranır. Rükûda yere tam paralel olmak. Her oturuşta sağ ayağı dikip sol ayağı yatırmak. Kıyamda durulurken ve rüku esnasında iki ayak arasını bir karış miktarı açmak. Secde yaparken elleri okuz hizasında yere koymak ve parmakları kapatmak. İki oturuşta elleri dizlerin üzerine koymak Çıplak ayakla namaz kılmak. Şafi Mezhebine Göre Farz Namaz Nasıl Kılınır? Niyet edilerek namaza başlandıktan sonra ayaktayken başparmak kulak yumuşaklığı hizasına gelecek şekilde ellerin içi kıbleye getirilir ve Allah-ü Ekber denerek eller göğüsün altına ve göbeğin üzerine getirilerek hafif sol tarafta olarak Veccehtü duası okunur Ardından Euzu Besmele çekilerek Fatiha suresi ve ardından bir zammı sure okunur. İlk rekattaki zammı sure ikinci rekattakinden hem uzun olmalı hem de sıra bakımından daha önce gelmesi gerekmektedirSonra eller kaldırılarak tekbir getirilerek rükuya varılır. Rükuda diz kırılmadan sırt yere paralel olacak şekilde getirilir ve eller dizleri tutarken parmaklar açık tutulur. Rükuda üç defa “Sübhane rabbiyel azim ve bihamdihi” eller kaldırılarak itidal yapılır”Semiallahü limen hamideh” denerek doğrulmaya başlanır. Tam kıyama gelince “Rabbena lekel hamd” alınarak secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” denir ve ardından Allah-ü Ekber diye tekbir alınarak secdeden kalkarak oturulur. Bu esnada “Rabbiğfir li verhamni vecburni ver zukni vehdini ve afini ve’fu anni” okunur ve ardından Allah-ü Ekber denerek tekrar secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” getirilerek secdeden doğrulur ve bir müddet tahiyyatta oturulduktan sonra ayağa çekildikten sonra Fatiha suresi ve ardından bir zammı sure okunarak eller kaldırılarak tekbir getirilir ve rükuya varılır. Rükuda diz kırılmadan sırt yere paralel olacak şekilde getirilir ve eller dizleri tutarken parmaklar açık tutulur. Rükuda üç defa “Sübhane rabbiyel azim ve bihamdihi” eller kaldırılarak itidal yapılır”Semiallahü limen hamideh” denerek doğrulmaya başlanır. Tam kıyama gelince “Rabbena lekel hamd” alınarak secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” denir ve ardından Allah-ü Ekber diye tekbir alınarak secdeden kalkarak oturulur. Bu esnada “Rabbiğfir li verhamni vecburni ver zukni vehdini ve afini ve’fu anni” okunur ve ardından Allah-ü Ekber denerek tekrar secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” getirilerek tahiyyata oturulur ve sadece Ettehiyyatü duası okunarak ayağa kalkılır. Ayağa kalkarken yine eller çekilip Fatiha suresi okunduktan sonra eller kaldırılarak tekbir getirilerek rükuya varılır. Rükuda diz kırılmadan sırt yere paralel olacak şekilde getirilir ve eller dizleri tutarken parmaklar açık tutulur. Rükuda üç defa “Sübhane rabbiyel azim ve bihamdihi” eller kaldırılarak itidal yapılır”Semiallahü limen hamideh” denerek doğrulmaya başlanır. Tam kıyama gelince “Rabbena lekel hamd” alınarak secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” denir ve ardından Allah-ü Ekber diye tekbir alınarak secdeden kalkarak oturulur. Bu esnada “Rabbiğfir li verhamni vecburni ver zukni vehdini ve afini ve’fu anni” okunur ve ardından Allah-ü Ekber denerek tekrar secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” getirilerek secdeden doğrulur ve bir müddet tahiyyatta oturulduktan sonra ayağa çekildikten sonra Fatiha suresi okunarak eller kaldırılarak tekbir getirilir ve rükuya varılır. Rükuda diz kırılmadan sırt yere paralel olacak şekilde getirilir ve eller dizleri tutarken parmaklar açık tutulur. Rükuda üç defa “Sübhane rabbiyel azim ve bihamdihi” eller kaldırılarak itidal yapılır”Semiallahü limen hamideh” denerek doğrulmaya başlanır. Tam kıyama gelince “Rabbena lekel hamd” alınarak secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” denir ve ardından Allah-ü Ekber diye tekbir alınarak secdeden kalkarak oturulur. Bu esnada “Rabbiğfir li verhamni vecburni ver zukni vehdini ve afini ve’fu anni” okunur ve ardından Allah-ü Ekber denerek tekrar secdeye varılır ve üç defa “Sübhane rabbiyel ala ve bihamdihi” getirilerek tahiyyata oturulur ve Ettehiyyatü duası okunduktan sonra salatü selam getirilir. “Allahümme salli ala Muhammed” kısmına kadar okumak farz gerisini okumak önce sağa ve sonra sola doğru selam verilerek namazdan sabah namazı için geçerli olmak üzere son sünnetinde ikinci rükudan kıyama doğrulduğunda Kunut duası okunur. Son Güncelleme 090056 Şafi Mezhebine Göre Namaz ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz. 9 Yorum Yapılmış "Şafi Mezhebine Göre Namaz" ben namazda fazla sure bilmedigi. icin fatiha ettegiyatu okuyorum kabul olur mu Murat . YANITI GÖRÜNTÜLE 19 yaşındayım namaz hiç kılmadım abdest almayı bilmiyorum normal konuşmam peltek olduğundan duaları tam net okuyamıyorum bunun için ne olursa olun namaz kılmak istiyorum ama kılamıyorum Esma . YANITI GÖRÜNTÜLE ben şafiiyim ben köpek besliyorum evcil peki haramı cevabı çok zor yani ben bir haramıyım Esmanur . YANITI GÖRÜNTÜLE namazın hareketleri kolay ama veccegtü ve zammı sureleri beni çok zorladı bu arada elif bende kavrıyrum namazı tek sen değil... Harun . YAZ MERHABA BU SİTEYİ ÇOK SEVDİM NAMAZI YAVAŞ YAVAŞ KAVRAYABİLİYORUM. TEŞEKKÜR EDERİM... Elif . YAZ DAHA 7 YAŞINDAYIM NAMAZI SAYENİZDE ÖĞRENDİM. ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN TEŞEKKÜRLER Mahir . YAZ selamun aleykum bu bılgılerı barındıran bır kıtabı nerden bulabılırız Emre . YAZ Wele ben tisteki anlamisnebum Fat . YAZ çok güzel bir anlatım Nisanur . YAZ Secde Namazı Secde namazı, bu namazın bir diğer adı da "Tilavet Secdesi" dir. Kur'an-ı Kerim'in surelerinde tam 14 secde ayeti bulunmaktadır. Bu ayetlerden her birini okuyan ve işiten kişinin tilavet secdesi yapması gerekmektedir. Secde Namazının Kılınışı... Kaza Namazı Hesaplama Kaza Namazı Hesaplama; Kişinin buluğ çağına erdiği yahut müslüman olduğu vakitten içinde bulunduğu zaman birimine kadar geçen vakitler baz alınarak Namazı Nedir; Nisa Süresi 104. Ayeti Kerimede Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur.... Kaza Namazına Nasıl Niyet Edilir Kaza namazına nasıl niyet edilir, Geçmiş namaz, bir namazı vaktinde kılmaya "Eda" vakit çıktıktan sonra kılmaya da "Kaza" denir. Namazı bile bile, özür olmadığı halde kılmamak ertelemek, sonraya bırakmak büyük günahtır." Kaza Namazına Nasıl Niyet E... 2 Rekat Namaz Nasıl Kılınır 2 Rekat Namaz Nasıl Kılınır? Namaz, İslam dini için elbette çok önemlidir ve olmazsa olmazlarındandır. Peygamberimizin İslam dininin direği olarak bahsettiği namazı kılmak, Müslümanım diyen herkesin yapması gereken bir Teala Bir mübar... Hacet Namazı Hacet namazı, kulun ihtiyaçları karşısında tüm meşguliyetlerden arınarak Allah,a yönelmesi, ve Allah'a namazla yaklaşarak dileklerini Allah'a arz etmesidir. İnsan hayatı hep imtihanlarla ve koşuşturma içinde geçip gitmektedir. İ... Dilek Namazı Dilek namazının diğer adı da Hacet namazıdır. İnsan oğlu yaratılışı gereği hayatında başarılı olmak, mutlu bir yaşam sürmek, sıkıntı ve kederin olmadığı bir yaşam arzular. Fakat dünya hayatı sürekli imtihanlarla ve engellerle doludur. İşte bu sıkıntı... 4 Rekat Namaz Nasıl Kılınır Dört rekat namaz nasıl kılınır? Bilindiği gibi namazlar; farz, sünnet, nafile, vacip kısımlara ayrılarak iki, üç ve dörder rekat olarak kılınır. Zamanın değerli din alimlerinden biri olan, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanı olan Ömer Nasuhi Bilmen H... Gerdek Gecesi Namazı Gerdek gecesi namazı, kılmak müstehaptır. Yani yapılması iyi olan, yapılmasa da günahı olmayan bir davranıştır. Gerdek gecesi yeni evlenen gelinle damadın ilk defa aynı evi paylaşıp baş başa kalacağı ilk gecedir. Gerdek gecesi namazının kılınma se... Seferi Namazı Seferi namazı, kişinin seferi vasfına sahip olduğu müddetçe kıldığı namazdır. Seferi, bir kişinin herhangi bir nedenle bulunduğu yerden kalkıp uzak bir mesafeye gitmek üzere yola çıkmasıyla başlayıp tekrar bulunduğu yere gelene kadar geçen zamanda... Tövbe Namazı Tövbe namazı, İnsanlar yaradılış itibari ile günah işlemeye çok müsait varlıklardır. Allah u Teala insanları yer yüzündeki en şerefli varlık olarak yaratmıştır. Öyle ki, yer yüzünde hiç bir varlığa vermediği pek çok sıfatı insanların üzerinde tecelli... Kamet Kamet, ayağa kalkmak ve itidal üzere olmak demektir. Cemaat ile kılınan farz namazlardan önce müezzin tarafından okunan, farz namazın başlayacağını haber veren ve cemaati namaza davet eden bir sesleniştir. Erkekle tek başına kılacakları namazlar... İşrak Namazı İşrak namazının vakti, güneş ufuktan bir mızrak boyu yükseldikten sonra yani 45 dakika geçtikten sonra başlar. Bilindiği gibi güneç doğduktan ve bir mızrak boyu yükselene kadar geçen zamana kerahet vakti denir. Tam kerahet vakit geçtikten sonraki ... Secde Namazı Kaza Namazı Hesaplama Kaza Namazına Nasıl Niyet Edilir 2 Rekat Namaz Nasıl Kılınır Hacet Namazı Dilek Namazı 4 Rekat Namaz Nasıl Kılınır Gerdek Gecesi Namazı Şafi Mezhebine Göre Namaz Seferi Namazı Tövbe Namazı Kamet İşrak Namazı Zammı Sure Şifa Namazı Şükür Namazı Yolcu Namazı Namazda Okunacak Dualar Nafile Namazlar Sabah Namazı Tesbihatı Oturarak Namaz Nasıl Kılınır Hangi Vakitlerde Namaz Kılınmaz Evvabin Namazı Sünnet Namazlar Namaz Kılmamanın Cezası Kadir Gecesi Namazı Nasıl Kılınır Kuşluk Namazı Vakti Namazdan Sonra Tesbihat Namazın Mekruhları Teheccüd Namazı Popüler İçerik Zammı Sure Zammı Sure, Namaz kılarken Fatihadan sonra okuduğumuz, kısa surelere zammı sure denilir. Zammı sure olarak genelde Kuran ı Kerim'in son kısmında bulun... Şifa Namazı Şifa Namazı, Namaz yaşamda ebediyete kadar farz kılınmıştır. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurur; "Namazda şifa vardır" sözü ile ... Şükür Namazı Şükür namazı, Allah'ın bizler için sayılamayacak kadar nimetler vermesi karşısında Allah'a bu nimetler karşısında teşekkür babında veril... Yolcu Namazı Yolcu namazına Peygamber Efendimiz oldukça önem verirdi. Yolcu namazına aynı zamanda sefer namazı da denir. Yolcu namazı kılmada oldukça büyük hikme... Namazda Okunacak Dualar Namazda okunacak dualar; tekbir getirip namaza başlamaktan kade-i ahireden sonra selam verişe kadar geçen süre boyunca okunan dua ve surelerin tümüdür... Nafile Namazlar Nafile namazlar, farz ve vacip namazların dışında kalan ve Resulullah’ın kıldığına dair rivayetler olunan ve Peygamber Efendimizin kılınmas... Sabah Namazı Tesbihatı Sabah namazı tesbihatı yapmanın fazileti oldukça yüksektir. Her namazdan sonra yapılan standart tesbihatın dışında, kılınan namazın ve saatin durumu...

şafii namaz sünnet ve farzları