Listento Karanlıkta Park - Her Şey Bir Anda Yok Olsa on Spotify. GlasxsSong · 2021. Güneş Yok Olursa Ne Olur? Güneş yok olursa ilk anda onun kaybolduğu hakkında hiçbir fikrimiz olmaz. Çünkü güneşin yaydığı son ışığının dünyaya ulaşması, güneş 150 milyon kilometre mesafede olduğu için 8 dakika 20 saniye sürer. Fakat bu süre dolduğunda insanlar arasında inanılmaz bir panik ve korku yaşanır. Çok ince bir çizgidir ''Güneşin doğuşu'' Ya bir hayata,sonsuzluğa gidecek kadar ışık yayar..Ya da bir hayata, karanlığa götürecek kadar o an batar,gider. '' Sizin güneşiniz umarım istediğiniz yerden,istediğiniz şekilde doğar.Sakın ha onun batmasına izin vermeyin yoksa yolunuzu değil,kendinizi kaybedersiniz. Ayrıca Bkz: Sümer medeniyetinin neden bir anda yok olduğunu açıklığa kavuşturuldu. Nibiru / Gezegen X. Şimdiye kadar Nibiru ‘dan çok bahsettik, ama asıl önemi nedir? Güya Nibiru, güneş sistemimizde Sümerlerin belgelediği ve adlandırdığı ek bir gezegendir. NTV'nin haberine göre, Güneş lekesi, 11 yıllık yeni elektromanyetik aktivite dönemi olan Solar Cycle 25'in bir parçası ve üzerinde şu anda ufak patlamalar meydana geliyor. AR2770 henüz çok büyük patlamalar üretmemiş olsa da, uzmanlar Dünya’daki elektromanyetik operayonları ve tesisleri devre dışı bırakabilecek olayı Utanırmıydım yoksa aklım çıplak olsa. Yansın tüm ışıklar görsünler halimi. Sevemem hiç kimseyi yaşamazsam hiç beni. Duyulur muydu ordan sesim cılız olsa. Utanır mıydım yoksa bedenim çıplak olsa. Dağılsın bulutlar görsünler halimi. Sevemem hiç kimseyi sevemezsem kendimi. Tatmadım ama bir son var bir anda. 7vYXd. Birçok gezegende Dünya'da olduğundan bile daha muhteşem gün batımları vardır. Peki ya Dünya'nın ufkunun altına doğru kaybolan bir değil iki güneşimiz olsaydı? Onu ısıtan iki yıldızla birlikte Dünya çok daha sıcak mı olurdu? Artık geceler olmaz mıydı? İkili yıldız sisteminde yaşam mümkün müdür? Bu ilginç verici soruların ve daha fazlasının cevabına göz güneşli Dünya modeliHer yıldız sistemi tek bir yıldızın etrafında oluşmaz. İkili veya çoklu yıldız sistemleri, Dünya gibi tek yıldızlı sistemlerden daha yaygınlar. Hatta bazı bilim adamları Güneş'in bir zamanlar bir yıldız arkadaşı olduğunu bile öne sürüyor Nemesis adında uzun süredir kayıp bir cüce yıldız. Kendisi milyarlarca yıl önce Güneş'in yerçekiminden kurtuldu ve Samanyolu'nu geziye boyunca araştırdığımız Dünya boyutlu gezegenler bize yıldız sistemlerinin çoğunun ikili olduğunu değil, aynı zamanda içlerinde yaşanabilir bölgelere ve gezegenlere de sahip olduğunu göstermiştir. Buna göre iki güneş ile çevrili Dünya'da yaşam mümkündür ancak sadece belirli koşullar gezegen olmakİkili bir yıldız sistemi altında Dünya'nın kaderi yıldızların kütlelerinden, Dünya'ya ve birbirine göre konumlarına kadar birçok faktöre bağlı. Bu sistemde Dünya'nın yörüngesinin hayli kararsız olması ihtimali yüksektir. Güneşlerden biri daha büyük ve daha parlak olursa çok daha güçlü bir yerçekimi etkisine sahip olurdu ve bizi kendisine doğru çekerdi. Sonunda çıtır çıtır olup yok yandan, her iki yıldızın da yerçekimi güçlü olmazsa bu kez Dünya uzaya uçacaktır. Evimiz dediğimiz bir yıldız sistemi olmadan evreni tek başına dolaşan o serseri gezegenlerden birine dönüşürdük. Gezegen muhtemelen çok soğuk olacağından yaşam da güneş aynı anda yüzünü döndüğünde…Dünya'nın yörüngesinin sabit kalacağını varsayalım ve Dünya güneşlerden sadece birinin yörüngesinde olsun. Bu durum bile gezegendeki yaşam için iyi olmazdı. Çünkü bazı zamanlarda yıldızlar gezegenin her iki tarafına da aynı anda bakardı. Bu durum sadece Dünya'daki geceyi bitirmez aynı zamanda iki kat dozda UV radyasyonuna ve güneş rüzgarlarına sebep olurdu. Hiçbir güneş kremi iki güneş tarafından kızartılmanızı yörüngesi iki yıldızın etrafında dönerek de sabit olabilir. Bunun için yıldızların birbirine yakın olması gerekirdi ve Dünya'nın yörüngesi biraz daha uzun ne kadar uzun? O kadar uzun ki büyük olasılıkla güneş ısısı suyu sıvı halde tutmaya yetmezdi. Sıvı su olmadan Dünya'nın yaşanabilir bir bölgesi olmazdı. Gezegen donmuş, cansız bir kayaya bir ihtimal varİki güneşli gün batımını izleme konusunda umudunuz tükendiyse sizin için bir iyi haberimiz var. Dünya için mümkün en iyi iki güneşli senaryo yıldızın her birinin mevcut Güneş'imizin yarısı parlaklıkta ve birbirine yakın konumda olmasıdır. Bu durumda Dünya, yaşamı sürdürmeye yetecek sıcaklıkta yıldız ile toplam kütleçekimi artacağından Dünya'nın yıldızların etrafında tam daire çizmesi 365 gün yerine 280 gün sürerdi. Dünya'da 1 yıl daha kısa olurdu ama çok fazla senaryoda iki güneş arasındaki mesafe 15 milyon kilometreden daha az olmalıdır. Böylece tüm gezegenlerin yörüngeleri yerli yerinde kalır – Merkür bile. Ve bu mesafeyi yaklaşık 5 milyon kilometre kabul edebilirizBu senaryoda iki yıldız her 10 günde bir birbirinin yörüngesinde dolanırdı. Her 5 günde bir, bir yıldız diğerinin önünden geçerdi. Dünya'dan bakıldığında bu bir güneş tutulması gibi görünürdü ancak Ay'ın Güneş'i engellemesi yerine, bir yıldızın diğerini engellemesi şeklinde bu tutulma 7,5 dakika yerine, yaklaşık 6 saat gerçekten mümkün mü?Bu koşullar altında Dünya iki güneşin yörüngesinde gayet iyi şekilde yaşayacaktır. Asıl soru Dünya'nın ikili bir yıldız sisteminin içinde meydana gelip gelemeyeceği. Bilindiği kadarıyla, iki güneş etrafında dönen en küçük gezegen Dünya'dan çok daha büyük gazdan bir devdir. Belki evrende bir yerde iki güneşin etrafında dönen Dünya gibi küçük, kayalık bir gezegen olabilir. Sadece onu henüz gezegende insanlar kadar zeki yaşam formları gelişmiş ve bize sinyal göndermeye hazırlanıyor bile olabilir. Haberler > Tüm Dünyayı Etkileyen Modern Zamanların En Büyük Ölçekli Güneş Fırtınası Carrington Olayı - 1358 Her ne kadar günlük hayatta çoğu kişinin umrunda olmayan bir tehlike olsa da, güneş fırtınaları yaşamı felç etmeye yönelik en büyük felaket olasılıklarından biri. Hatta zaten daha önce de dünya çapında böyle etkileri olmuş bir felaket türü. İşte o etkilerin en büyüğünün meydana geldiği Carrington Olayı'na gelin beraber göz atalım. Sizlerle 1800'lerin ortalarına doğru bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz. 1 Eylül 1859 günü öğlene doğru, İngiltere'de dönemin en ünlü astronomlarından biri olan Richard Carrington, kendine özel gözlemevinde sıradan bir gün geçirmektedir. Birkaç dakika sonra tarihin gördüğü en büyük güneş fırtınasının oluşumuna tanık olacağından haberi yoktur. Carrington bir anda Güneş'in üzerinde bazı leke oluşumları olduğunu fark eder. Bu güneş lekelerinin boyutları hayli büyüktür. Daha sonra aniden iki adet inanılmaz parlak ışık patlaması yaşanır, bu parlak noktaların boyutu giderek büyür ve Carrington'ın kendi tabiriyle böbrek şekline gelirler. Çok nadir ve beklenmeyen bir şeye tanık olduğunu anlayan gök bilimci, o anları daha sonra notlarına şöyle kaydeder 'Parlaklıkları gördüğüm anda hemen koşup olayı benimle izleyecek birilerini aradım. 1 dakika içinde dönmeme rağmen, şekillerin çoktan değiştiğini ve zayıfladığını gördüm.' Buna rağmen Carrington ve çağırdığı kişi birlikte beyaz parlak noktaları yok olana kadar izlerler. 1118'de başlayan olaydan, 1123'te geriye hiçbir iz kalmamıştır. Olayın olduğu günün gecesinde, sabaha doğru bütün dünyada gökyüzü kırmızı, yeşil ve mor auroralar ile kaplanır. Bu auroralar, güneş fırtınasının inanılmaz kuvvetli ve büyük olması nedeniyle öylesine güçlü ve parlakmış ki, insanlar sanki gün ışığındaymış gibi gazete veya kitaplarını okuyabiliyorlarmış. Tabii bu devasa manyetik patlama, gökyüzündeki inanılmaz görsel şovun yanında kötü etkilere de sahip. Nitekim olay esnasında ve sonrasında dünya çapında tüm telgraf sistemleri bozulur ve her şey birbirine girer. Yoğun elektromanyetik bombardıman nedeniyle kablolara elektrik veren bataryalar çıkarıldığında bile kablolardan mesajlar iletilmeye devam eder. Çoğu telgraf makinesi yanar ve kullanılamaz hale gelir. Peki o günkü patlamanın şiddetinde başka bir patlama, günümüzde yaşanırsa neler olabilir? Uzmanlara göre etki, sandığımızdan çok daha yıkıcı olabilir. Yakın zamanda bu duruma örnekler de var. 1989'da gerçekleşen bir güneş fırtınası, Kanada'nın neredeyse tamamında 9 saatlik bir elektrik kesintisine sebep olur ve 6 milyon insanı etkiler. O olay esnasında ABD'nin bazı bölgelerinde güç transformatörleri erir. 2005'in Aralık ayındaki başka bir olayda ise, tüm dünyada GPS sistemleri 10 dakikalığına devre dışı kalır. 10 dakika uzun bir süre gibi görünmeyebilir, ama GPS teknolojisi günümüzde öylesine önemli ki, özellikle o esnada gökyüzünde bulunan binlerce uçağın 10 dakika boyunca konum bilgisi alamadığı düşünüldüğünde bir facianın eşiğinden dönüldüğünü söylemek yanlış olmaz. Üstelik şunu da akılda tutmak önemli Carrington Olayı esnasında gerçekleşen patlama, tüm bu patlamaların onlarca katı büyüklüğündeydi. Son 500 yılın en büyük patlaması olduğu düşünülen o olay, günümüzde hayatımıza daha da entegre olan elektronik sistemleri yerle bir eder gibi duruyor. Telefon ve internet kablolarının yanabileceği; radar, cep telefonu sinyalleri, GPS sistemleri gibi sistemlerin tamamen çökebileceği gibi olayların ihtimalleri bir hayli yüksek. Daha da kötüsü, uzmanlara göre bizi güneş fırtınalarından koruyacak bir sistem geliştirmemiz mümkün bile değil. Bunlar yetmediyse bir kötü haber daha verelim Böyle bir patlamanın ne zaman oluşacağına dair pek bir fikrimiz yok. Ve oluştuğunda, uzaydaki binden fazla uydunun tamamını etkileyerek dünyayı 1 trilyon dolara yakın bir zarara Güneş patlamalarını tahmin etmeye yönelik sistemler geliştirmeye çalışıyor olduğunu da ekleyelim; fakat şimdilik elimizde çok ciddi bir bilgi birikimi maalesef yok. Umalım ki böyle bir olay, biz en azından kısmen de olsa hazır olana kadar yaşanmasın... Güneş bir saniyeliğine yok olsaydı neler olacağını hiç düşünmüş müydünüz? Eğer sadece "gözükmemesi" durumundan bahsedersek, çok fazla bir şey olmuyor. Aynı tutulmalarda olduğu gibi bir saniyeliğine karanlıkta kalıyoruz ve sonra yaşam normal bir şekilde devam ediyor. Ancak "yok olmak" veya "varlığının kaybolması" durumundan bahsedersek, olay çok farklı boyutlara ulaşabiliyor. Güneş sistemimizdeki gezegenlerin ve pek çok diğer cismin yörüngeleri, yer çekiminin etkisi ile sürekli güneşe doğru yapılan bir ivme ile oluşuyor. Örneğin Dünya, Güneş etrafında ortalamada saniyede 30 kilometre hız ile dönmekte. Tabii ki bu hız, güneşe ne kadar yakın ve uzak olduğumuza göre yörüngemiz daireselden ziyade eliptik bir şekilden oluşuyor değişiklikler göstermekte. Güneşin bu denklemden çıkması ile beraber, Güneş sistemi üzerindeki cisimler ve gezegenlere etkiyen çekim etkileri de ortadan kalkmış oluyor. Bu yüzden de bu cisimler dairesel bir yörüngede hızlanmak yerine, doğrusal bir çizgide sabit bir hız ile ilerlemeye başlıyorlar. En başta bu durum da büyük bir sorun gibi gözükmeyebilir. Ancak Güneş sistemindeki her gezegen, kuyruklu yıldız, asteroid ve toz bulutunun birbirlerinden ayrı olarak hareket etmesi nedeniyle, Güneş'in etkisi geri geldiğinde her bir objenin yörüngesi değişiklik gösteriyor. Bazı objeler Güneş'e daha yakın bir yörüngeye sahip olurken, bazıları daha uzaktan dönmeye başlıyorlar. Bu da pek çok objenin kararsız yörüngelere sahip olmalarına ve çekim kuvvetindeki küçük bir artışın bu objeleri küçük bir şekilde itmesine ve zaman içerisinde bazı objelerin Güneş sisteminden veya diğer objelerin yörüngelerinden tamamen çıkmalarına ve başka yörüngelere sahip olmalarına sebep olabiliyor. Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında ise, Güneş'in anlık olarak yok olması aynı zamanda onun koruyucu manyetik alanının da Güneş sisteminin çevresinden ayrılmasına sebep oluyor. "Heliosheath" olarak adlandırılan bu alan, bizleri Güneş sistemi dışarısından gelen pek çok ışıma ve parça etkilerinden korumakta. Heliosheath'in bir saniyeliğine yok olması ile bütün bu ışıma Güneş sistemine bir giriş kazanıyor. Işık hızında bile hareket ederken bu ışıma çok fazla yol almayacaktır, sonuç olarak ışığın Güneş'ten bize ulaşması yaklaşık olarak 8 dakika alıyor ve heliosphere'ın dış sınırları yaklaşık olarak 84 kat daha uzakta bulunuyor. Güneşin koruması tekrar devreye girdikten sonra, içeri giren ışımaları saptırmak için pek bir şey yapamayacaktır ve ışımanın büyük bir kısmı muhtemelen bize ulaşacaktır. Resimlerle 2010 Güneş Tutulması Kaynak CHIP Online Öncelikle müsterih olun, bu hiçbir zaman olmayacak. Dünyanın bir kütlesi var, tıpkı her madde gibi. Kütle çekim sahibi olmasa, kütlesi de olmazdı, yani hiçbir zaman var de bu durum üzerine durup düşünebiliriz. Tüm fiziği bir kenara koyup hayal edelim, bir şalteri indirdik ve Dünya’nın yerçekimi bir anda yok oldu. Ne olurdu?Herşeyin ağırlıksız biçimde uzayda süzüleceğini farkedip, bu deneyimden heyecan duyduysanız, durup tekrar atmosferimizin Dünya’da kalmasının sebebi yerçekimidir. Dolayısıyla, düğmeye basıp yerçekimini kapattığımızda, atmosfer uzaya savrulup yok olacaktır. Sonrasında okyanuslar, masanız, telefonunuz ve kalan her şey, siz de dahil, yavaşça uzaya savrulur ve önce yavaş, sonra daha hızlı bir şekilde ondan sizin şöyle bir avantajınız var, tüm olumsuz koşullara rağmen atmosfer yok, sular gitti, tüm yiyecekleriniz de Dünya’ya tutunmaya çalışabilirsiniz. Üstelik bunun için çok az bir kuvvet yeterli olacak. Ama burada da bir sorun var, çünkü dünyamızı bir arada tutan da, onun kütle çekimi. Dolayısıyla Dünyamız da parçalara ayrılıp uzayda süzülmek durup herşeyin uzaya doğru savrulması üzerine düşünelim. Aslında benzer savrulmayı her gün halindeki bir araç fren yaptığında öne doğru, hızlandığında arkaya doğru kuvvet hissediyoruz, araç viraj aldığında da aksi yönde savruluyoruz. Bu hareketler ivmeli hareket örnekleridir ve etkisi de kütle çekim kuvvetiyle çok otomobil kazasında sizi ön camdan fırlatan etken, ivmenin yol açtığı g kuvvetidir. Ne kadar güçlü ve dikkatli biri olursanız olun, bu kuvvetin sizi savunmasından bir yerlere tutunarak kurtulamazsınız. Otomobil kullanmak “ciddi bir iş”tir. Dünya’da her yıl 1 milyon insan nükleer santral kazalarında değil, otomobil kazalarında Einstein da benzer bir akıl yürütmeyle kütle çekim ile ivmeli hareketin eşdeğer olduğunu söylemiştir. Şöyle düşünelim, ayaklarınızın altında bir tartı var ve bir roketin içindesiniz. Roket havalanırken ivmesi öyle akıllılıkla ayarlansın ki, uzaya çıktığınızda bile ağırlığınız size etki eden kütle çekim kuvveti değişmesin. Bu mümkün mü? Pek tabi mümkün. Dünyadan uzaklaşırken, yani yerçekimi daha az hissedilirken, rokettin yukarı doğru ivmelenmesini bunu telafi edecek biçimde başındaki senaryoda bir şalteri indirerek kütle çekimini yok ettik. Şimdi de Dünya’yı durduralım, ne olurdu? Yine üzerindeki herşeyle birlikte uzaya savrulacağımızı söyleyebiliriz. Tıpkı fren yapan, hızlanan veya viraj alan bir araçta hissettiğimiz ile ivmeli hareket arasındaki bu derin bağlantıyı yorumlamak, Einstein’ı genel görelilik kuramına götüren yoldu. Ancak o ayrı ve uzun bir hikaye. Merak edenler özel görelilikle ilgili yazı dizimizi ve Brian Greene’in Evrenin Zarafeti kitabının üçüncü bölümünü BulutYararlanılan Kaynaklar kozmik Anafor/ Özel Görelilik 1- Referans Sistemleri’ yazısı. Evrenin Zarafeti/ Brian Green Evrenin Dokusu/ Brian Green Güneş bir saniyeliğine yok olsaydı neler olacağını hiç düşünmüş müydünüz? Eğer sadece "gözükmemesi" durumundan bahsedersek, çok fazla bir şey olmuyor. Aynı tutulmalarda olduğu gibi bir saniyeliğine karanlıkta kalıyoruz ve sonra yaşam normal bir şekilde devam ediyor. Ancak "yok olmak" veya "varlığının kaybolması" durumundan bahsedersek, olay çok farklı boyutlara ulaşabiliyor. Güneş sistemimizdeki gezegenlerin ve pek çok diğer cismin yörüngeleri, yer çekiminin etkisi ile sürekli güneşe doğru yapılan bir ivme ile oluşuyor. Örneğin Dünya, Güneş etrafında ortalamada saniyede 30 kilometre hız ile dönmekte. Tabii ki bu hız, güneşe ne kadar yakın ve uzak olduğumuza göre yörüngemiz daireselden ziyade eliptik bir şekilden oluşuyor değişiklikler göstermekte. Güneşin bu denklemden çıkması ile beraber, Güneş sistemi üzerindeki cisimler ve gezegenlere etkiyen çekim etkileri de ortadan kalkmış oluyor. Bu yüzden de bu cisimler dairesel bir yörüngede hızlanmak yerine, doğrusal bir çizgide sabit bir hız ile ilerlemeye başlıyorlar. En başta bu durum da büyük bir sorun gibi gözükmeyebilir. Ancak Güneş sistemindeki her gezegen, kuyruklu yıldız, asteroid ve toz bulutunun birbirlerinden ayrı olarak hareket etmesi nedeniyle, Güneş'in etkisi geri geldiğinde her bir objenin yörüngesi değişiklik gösteriyor. Bazı objeler Güneş'e daha yakın bir yörüngeye sahip olurken, bazıları daha uzaktan dönmeye başlıyorlar. Bu da pek çok objenin kararsız yörüngelere sahip olmalarına ve çekim kuvvetindeki küçük bir artışın bu objeleri küçük bir şekilde itmesine ve zaman içerisinde bazı objelerin Güneş sisteminden veya diğer objelerin yörüngelerinden tamamen çıkmalarına ve başka yörüngelere sahip olmalarına sebep olabiliyor. Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında ise, Güneş'in anlık olarak yok olması aynı zamanda onun koruyucu manyetik alanının da Güneş sisteminin çevresinden ayrılmasına sebep oluyor. "Heliosheath" olarak adlandırılan bu alan, bizleri Güneş sistemi dışarısından gelen pek çok ışıma ve parça etkilerinden korumakta. Heliosheath'in bir saniyeliğine yok olması ile bütün bu ışıma Güneş sistemine bir giriş kazanıyor. Işık hızında bile hareket ederken bu ışıma çok fazla yol almayacaktır, sonuç olarak ışığın Güneş'ten bize ulaşması yaklaşık olarak 8 dakika alıyor ve heliosphere'ın dış sınırları yaklaşık olarak 84 kat daha uzakta bulunuyor. Güneşin koruması tekrar devreye girdikten sonra, içeri giren ışımaları saptırmak için pek bir şey yapamayacaktır ve ışımanın büyük bir kısmı muhtemelen bize ulaşacaktır.

güneş bir anda yok olsa